Güney'in ışığı | 20

91 13 169
                                    

Flashbacks,

29 yıl önce, Güney krallığı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Luciana Oliveira, güney krallığının güzeller güzeli kraliçesi, halkın gözdesi. Kocası Keiran Oliveira'nın aksine isminin anlamını taşıyan ve ışık saçan bir kadındı. Ne yaşarsa yaşasın yüzünden gülümsemesi eksik olmaz, halkına bir an bile mutsuz görünmezdi. Güney krallığı mutluluk ve zenginlik içinde yaşıyordu uzun süredir. Halk her gün şenlikler düzenliyor, kraliçeleri için sokaklarda dans ediyordu. Ekinler yerli yerindeydi, herkesin sağlığı yerli yerindeydi, çalışanlar emeklerinin karşılıklarını alıyorlardı. Kuzey'in aksine Güney büyük bir refah içindeydi.

Kuzey bölgesinde ise halk çok mutsuzdu, dondurucu soğuk tüm ekinleri mahvediyor, insanların çalışmasını büyük bir zorluk hâline getiriyordu.

Ancak her şey Kraliçe hamile kaldığında tersine dönmüştü. Hamileliği devam ettikçe kadın hastalanıyor, gözlerindeki ışık her geçen bir gün biraz daha sönüyordu. Sürekli soğuk ve suratsız olan kocası ise hastayken daha çekilmez geliyordu. Bebeklerinin adına bile karar verememişlerdi daha. "Lütfen Keiran, oğlumuza Elpis ismi çok yakışacak. İhtiyacımız olan umut o." Oğlan olup olmadığını tabii ki bilmiyorlardı lâkin kadının üzerinde kurulan 'oğlan doğuracaksın' baskısı onu bu yönde konuşmaya itiyordu. Kral gözlerini devirdi, oğluna saçma sapan bir isim vermek istemiyordu. Anlamlı olup olmaması umrunda değildi.

"İsmi zaten seçildi Luciana, oğlumun adı Carlos Rainer Oliveira olacak. Güçlü, akıllı asker. Bizim umuda değil güçlü bir veliahta ihtiyacımız var." Güzel kadın elini karnına bastırdı, günden güne zayıflıyordu. "Oğlumuz." Kraliçenin bal rengi gözleri dolu doluydu. "7 aylık olacak neredeyse, ona bir kere bile oğlumuz demedin." Keiran oflayarak kadının yattığı yatağın kenarından kalktı, onunla uğraşacak hâli yoktu.

Kral odadan çıkıp giderken ağlamaya başlayan kraliçe kollarını karnına sardı. "Yalvarırım baban gibi olma..."
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aradan iki ay daha geçmiş, minik bebek 9 aylık olmuştu. Bu sürede aylar geçtikçe halkın mutsuzluk oranı arttı. Çünkü artık tüm kararları kral tek başına veriyor, kraliçe'nin söz hakkını hiçe sayıyordu. Ki maalesef kadının konuşacak hâli olmuyordu.

Luciana'nın durumu çok kötüydü. Dünyanın her yerinden hekimler getirilmiş, yapılabilen tüm testler yapılmış, tüm şifalı bitkiler ve otlar denenmişti. Kimisi kraliçeyi birkaç saat olsun güçlendirirken kimisi daha da kötü hâle getirmişti. Ama günün sonunda hiçbiri çare olamamıştı kadının hastalığına.

Bir gün güney sarayı kraliçenin çığlığı ile ayaklandı, bebek geliyordu. Tüm ebeler toplanmış, en kaliteli havlular önlere serilmişti. Kraliçenin ıkınmaya hâli olmadığı için doğum gereğinden fazla zor geçiyordu. "Kraliçem, birazcık itmeye çalışın." Kadın tekrar denedi tüm gücüyle ama yetersizdi. Yapamıyordu. Yaşlarla ıslanmış gözlerini kocasına çevirdi. "Bir sorun var, bu çocukta bir sorun var." Kraliçe sayıklamaya başladığında ebelerden biri yavaşça kadının karnına bastırdı, bu da onun tekrar çığlık atmasına sebep oldu.

"Bebeğin boynuna kordon dolanmış, biraz daha çıkaramazsak ölecek!" Kraliçe içindeki tüm bu kötü hissi bir kenara ittirdi, o an annelik iç güdüsü devralmıştı zaten. "Hayır, hayır hayır." Kraliçe bir şey söylemesi için tekrar kocasına baktı, adamın suratında herhangi bir duyguya dair tek bir işaret dahi yoktu. Ondan bir hayır gelmeyeceğini anlayan kadın hiç düşünmeden bağırdı ebelere. "Kesin karnımı." Kraliçenin dediğini yanlış anladığını sananlar kadına şok içinde döndüklerinde kraliçe tekrarladı. "Kesin karnımı, kurtarın bebeğimi!"

I'm the opposite of youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin