Bölüm 35

3.1K 224 173
                                    


Hepinize merhaba yine yeni bir bölümle geldik sizlere. Sınırı geçmediniz ama neyse. Diğerlerine haksızlık yapmak istemedim.

Sözü fazla uzatmayacağım, sizden ricam lütfen küçük bir oy, sadece yıldıza tıklamanız. Merakla okuduğunuzu biliyorum. Allah aşkına okunma sayısı sizede ulaşıyor, bir okunma oranına bir de beğeni oranına bakınız. Neden ki bu haksızlık emek sarf ediyoruz. Çaba gösteriyoruz. Sürekli yazabilmek için zaman ayırıyoruz. Bu kadar zor olmamalı küçük bir oy vermek.

Kota sınırını düşürdüm.

Vote; 300
Yorum 300 bunuda çok görmezsiniz umarım. Sizleri çokkk seviyoruz.
Hadi hep birlikte yorumlarda buluşalım satır arası yorumları bekliyorum.

Siz bu bölümü okurken ben Berdel'e kaçıyorum.

Keyifle okumanızı dilerim 💐 çiçek gibi okuyucular..





Dokunsalar ağlayacaktım ama bir kişinin bile dokunmasına izin vermedim.
İçim cayır cayır yanarken yüzümde güller açardı, hiçbiriniz benimle savaşamazsınız.

"Birlikte halledeceğiz" en güzel sevgi cümlesidir...

Genç adam rutin yaptığı şirket işleri ve dosyalarına bugünde kendini kaptırmış saatlerdir incelediği evraklar, imzaladığı dosyalar ve gerekli prosedür izinleri işleri ile uğraşmaktaydı. Elinde kalem önünde dosyalar gözü yazılarda olsa da aklını asla harflere veremiyordu. Aklında olanlar son bir hafta da yaşadığı sıkıntılardan kaynaklı idi. Karısını ve bebeklerini hastaneden çıkarmış eve getirmişti. Son yaşadıkları geçmişin anısı ile Rana'nın daha iyi olacağını düşünmüştü Emir Eroğlu. Ancak görünen oydu ki Rana kendi acısından bir türlü sıyrılamamıştı. Bir hafta olmuştu bebekler dünyaya geleli lakin bir haftadır ne anne kokusu alabildiler,ne de anneleri onları kucağına alabildi. Yaşadığı her an için adam sabır göstersede,nitekim sabır denen şeyin damlası kalmayacaktı.
Gün içinde bebeklerine annesi Halide hanım ve babaannesi Gülfem kadın bakıyor geceleri ise elinden geldiği kadar kendisi bakıyordu. Rana'ya çok kez söylenmiş olsa da genç kadın bebeklere yaklaşmaya korkuyordu.

Korkusunun nedeni belliydi. Tamamen kendi kaderini yaşamaktan korkuyordu. Bebeğinin birini kaybetmiş diğer ikisini de kaybetmenin evhamını yaşıyordu. Annesi Esma hanım, kayın validesi Halide hanım, ve Gülfem babaanne ne kadar konuşup dil döksede Rana'ya gram işlememişti. Bir haftadır odasından adım dahi atmıyor, bebeklerin odasına bile girip bakıyordu. Bu durum da Emir'i içten içe sinir ediyordu.

Aklı karışıktı. Gün boyu işte olsa da kesinlikle verimli olamıyordu. Zaten geceleri yeterince uykusuz kalmış iken bu kafa ile de işlerle nasıl meşgul olsundu. Ciğerlerine birikmiş olan bıkkın bir nefesi dışına soluyup elinde ki kalemi gelişi güzel fırlattı attı masanın üzerine.

Oturduğu koltuktan kalkarak ellerini cebine koymuş pencerenin önüne geçmişti. Boş bakışlar ile pencereden manzaraya bakıyordu. İsyan bayrağını çekmemek pes etmemek için diretiyordu. Şirket'in işleri, gemi sevkiyatları, teşkilatın sorunları, yapılması gereken operasyon planları, Bir de evde karısı ve çocukları arasında sıkışmış kalmıştı artık.
Sessizce ağzının içinden kendine bir küfür savurdu. "S**tiğimin sorunları hep mi üst üstte gelir. Ulan Emir çık bakalım işin içinden nasıl çıkacaksın."

O çıkış yolu aranırken kapı sesi ile silerkelenerek kendine geldiğinde omuz üzerinden gelenin kim olduğuna baktı. Gerçi kapıya vurmadan içeriye dalan kişi kim olabilirdi ki arkadaşı Barış'tan başka.

Pencere önündeki duruşunu hiç bozmadan sorusu için dudaklarını araladı.
"Kapı vurma nezaketini ne zaman öğreneceksin?" Barış'ın dudakları iki yana kıvrıldı. Hiç bir zaman öğrenmeyecekti. Özellikle bunu Emire karşı hiç öğrenmeyecekti. O nezaketi her yerde uygular ama bu adama karşı uygulamazdı. Kendini masanın ön tarafında bulunan karşılıklı olan tek kişilik koltuğa bıraktığında oturma pozisyonu iyice tahatlaştırıp ayak ayak üstüne atarak bir süre pencere önünde duran arkadaşını izledi. Sessizlik odanın içinde çığ gibi büyürken Barış daha fazla dayanamayıp odayı sesi ile doldurdu.

RANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin