Bölüm 39

2.6K 197 180
                                    


Selam canlarım,kocaman kucak dolusu sarılarak geldim size.

Oh çok şükür uzun bir ara oldu ama uzun da bir bölüm ile geldim size.

İnşallah beğendiğiniz keyif aldığınız bir bölüm olur. Sizlere kota vermiyorum, ama sizlerden çokça rica da bulunuyorum. Her okuyan beğeni butonuna bir dokunsa gerçekten okunma sayısı ve beğeni arasında uçurum fark olmaz. Lakin anlamıyorum o kadar okunmasına rağmen neden bir yıldıza basmayı çok görüyorsunuz. Olur ya belki beğenmezsiniz en azından onu da yorumlarda dile getirebilirsiniz.

Haydi pamuk parmaklar bu sefer botuna çöksün. Bundan sonra ki bölümler bizlere ızdırap olacak...

Yorumlarda buluşalım olur mu papatyalarım.

Keyifle okumanızı dilerim 💐 çiçek gibi okuyucular..


"İnsan acı çekmeden kendini yeniden inşa edemez,çünkü o hem mermer hem de heykeltıraştır."

"Asla vazgeçmeyin büyük başarılar zaman alır."

Doğru adamlar ve doğru kadınlar birbirine hep geç kalırlar...

Ve böylece geç kalanlardan biride Cihangir olmuştu. Son pişmanlığın fayda etmediği geriye bakmanın zamanı geri vermediği bir çıkmaza grimişti artık. Meva bugün Barış ile nikah masasına oturuyordu, hatta öyle ki kısa bir süre sonra Barış'ın resmi nikahlı eşi olacak. Böylece de bir aşk hikayesi Cihangir tarafından başlamadan bitmiş oldu.. Meva ile aralarındaki iletişim sadece Cihan'dan ibaret olacaktı. Herkes kalbi ile nafakalanacak , herkes nasibine yol alacak....

Kaç çileden çıkar bir hayat. Kaç tane ilmek atarsın mutluluğu tam üstüne göre örmek için. Kaç acı azaltır,kaç fırsat arttırırsın.! Ya ipin kalın gelir ya da şişin. Bir de şekil vermeye uğraşırsın,haroşa bir tez bir düz. Bir de arada kaçırdın mı, söküp söküp baştan başlarsın. Bir de bakarsın tez düz olmuşsun. Ne garip değil mi? Olmaz dediğin yerde herşey oluvermiş , Meva için de üzerine giydiği kırk ceketi tek tek bırakma vakti gelmiş, onun omuzlarındaki yükü paylaşacak hayat arkadaşını bulmuştu. Hayatı türlü türlü ilmekten geçmesine rağmen sonunda doğru düğümü bulmuştu.

Emir , Cihangir'in yanından ayrıldıktan sonra doğru evin yolunu tutmuştu. Nikah saati yaklaşmış evdekiler hazır halde genç adamı beklemekteydi. Yıldırım beylerin evinden çıkmadan Cihangir'e son sözlerini söylemişti Emir. O nikaha gelmemesini gelmesinin yakışık almayacağını izah etmişti. Zaten Cihangir'in de birazcık gururu ve onuru varsa ailesinin şerefi için o nikaha gelmezdi...

Eve geldiği gibi ilk olarak yukarı kata çıkmıştı herkes hazırdı ancak kendisi tam olarak hazır değildi. Odaya girdiği gibi gözleri ardına kadar açılmış uzun bir ıslık çalmıştı. Zira karısı gözlerine görsel şölen sunuyordu. Bu kadının her hali mi güzel olurdu. Tabiri caizse Çuval giyse yakışır sözü tam da onun için söylenmiş gibi muazzam güzellikteydi. Kapının önünde donup kaldı genç adam. Sanki bir an nikaha gitmekten vazmı geçsek diye düşünürken onu düşüncesinden arındıran karısının o naif sesi olmuştu.:

" Emir kapı önünde nöbet tutmayı bırakıp giyinsen mi?" Adamın ona hayran hayran baktığının farkındaydı, ancak onunla eğlenerek kaybedecek zaman yoktu. Ayakkabısının çıkardığı tok sesler ile ağır adımlar atarak tam kadının dibinde bitti. Onu baştan aşağı gelişi güzel süzdüğünde yüzündeki solgunluğa takılmış aniden yüzü düşmüştü. Son zamanlar da karısı fazlası ile solgun ve yorun görünüyordu. Üzerindeki gömleğini çıkarmaya başladığında karısı ile de sohbete başlamıştı.

" Hatun farkında mısın, iki çocuk anasısın sen? ulan gelin Meva Meva sen değilsin. Bu kadar güzel olmak zorunda mısın?" Hem kıskançlığını dile vuruyor hem de iltifatını. Hayır bu adamın neden bir ortası olmazdı.? Genç kadın bıkkın bir nefesi dışına soluduğunda gözlerini devirip karşısında giyinen adama dikkatlice baktı. Ardından bu sinirinin veya siteminin sebebinin ne olduğunu anlamaya çalıştı.

RANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin