Bölüm 42

2.8K 233 185
                                    


Selammm biz geldik, biraz geç oldu ama sizlerde biliyorsunuz sebebini. Neyse ki geç te olsak çok uzun bir bölüm ile geldik.

Sözü fazla uzatmayacağım, ve tekrar dan söylüyorum bir kaç bölüm bizi harap edecek ona göre okuyalım...

Kota sınır;

Vote 400

Yorum sınırsız...

Lütfen size çok uçuk rakamlar ile gelmiyorum en azından bu kadarını bari yapabilelim. Zira okunma sayısı ile beğeni sayısı arasında uçurum var..

Keyifle okumanızı dilerim 💐 çiçek gibi okuyucular..

Hz. Fatıma'yı kıskanıp "vallahi şu misvak insan olsaydı,kellesini uçururdum."diyen.

Hz.Ali gibi sevenlere denk gelesiniz...!

"En zor zamanlarınız genellikle hayatınızın en iyi anlarının kapısını açar.Devam edin. Zorlu durumlar, en sonunda güçlü insanlar yaratır."

İnsan, doğumundan yaşamına mutlak ve mutlak hayatına giren herkesi kıskanır. Buna en sevdikleriniz dahildir. Doğarsınız,büyüme aşamasında annenizi kıskanırsınız. Kardeşinizi, anne babanızdan kıskanırsınız. Kız kardeşiniz olur vakti gelir onu kıskanırsınız, nitekim; en sonunda ömür boyu dediğiniz can yoldaşınızı kıskanırsınız. Ama öyle kıskanırsınız ki, gözündeki çöpten sakınırsınız. Belki de en büyük hatayı burada yaparsınız, siz gözünüzden sakınırken o gelir inadına gözünüze takılır...

Dünya'ya geliş sebebiniz ne olursa olsun, her gelişin bir de gidişi vardı. Doğum gerçekliği kadar ölümünde gerçekliği...

Doğarız, yaşarız, yaş alırız, ve ebedi aleme dönmemek üzere göçeriz...

3 yıl sonra...

"Baba..! Babacığım, hadi kalk ben hazırım, Sıra saçlarımda. Kuzey'de hazırlandı.." Onun saçlarını her sabah babası toplar o şekillendirirdi. Çünkü annesinin saçlarını da babası tararmış, öyle anlatmıştı kızına. İpek gibi saçları, bukle bukle uçları, her bir zerresi ile tıpkı annesine benziyordu. Orman yeşilini barındırdığı gözleri dahi annesiydi. İnsan kendini doğurur muydu? Annesi resmen kendinden bir portre dünyaya getirmişti...

Genç adam kızının cıvıl cıvıl çıkan sesi ile gözlerini yeni bir güne araladı. Güneş bugün pırıl pırıl doğmuştu. Bugün Emir ve Rana'nın güneşleri doğmuştu.

Lakin dünyaya doğan güneş her günden farksız değildi. Ama Eroğlu ailesine doğan iki güneş aileyi ayakta tutan tek sebepti...

Üç yıldır doğan her güneş'in Emir Eroğlu için bir anlamı yoktu. Onun için hava güneşli, sisli, puslu, gri, açık hiç farketmiyordu. O üç yıldır, zifiri karanlıkta yaşıyordu...

Onun doğan güneşi, fıstıklı ve fındıklı lokumlarıydı...
Tam üç yıldır; sadece çocukları için gülen, onlarla konuşan, onlarla eğlenen bir adam olmuştu. Kuzey ve Kumsal'ın dışında kimse pek fazla gülüp konuştuğunu görmemişti...

Bugün lokumlar için özel ve güzel bir gündü. Bugün onların doğum günüydü. Üçüncü yaş gününü kutlayacakları doğum günü...

Aynanın karşısında, yerini almış hazır olarak bekleyen kızının yanına geçen genç adam. Önce o ipek gibi tel tel ayrılan saçlarını taradı. Milletin çocuğu annem tarasın derdi, Emir'in ki babam diyordu. Dokunduğu her bir tel gözünde biriken yaşların sebebi oluyordu. Ama o ağlamayı sadece gece yatakta yatarken, tek kaldığı zamana saklıyordu.
Lokumları onun gözünden düşen yaşları görmemeliydi...

RANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin