Yedi sene sonra...
___
Dudaklarımın arasındaki sigaradan güçlü bir duman çekip dışa üfledim. Kirli dumanın yavaşça yükseğe çıkıp dağılmasını izliyordum ki, evin sessiz ve huzurlu atmosferi kapının çalmasıyla bozulmuştu. Sigaramı ağzımdan çıkardım ve küllüğün kenarına koyup ayağa kalktım.
İç çekerek kapıyı açtım. Karşımda, elinde bir sepetle duran kurye vardı.
,, Nakahara Chuuya? "
,, Benim? "
,, Davetiye sizin için. "
Adam sepeti kucağıma bıraktı. Gitmeden önce saygıyla önümde eğildi ve ben öylece arkasından bakıp, gidişini izledim. Kapıyı kapattım, tekrar salona geçtim. Sepeti koltuğun önünde duran sehpanın üzerine bıraktım. Sepetin içinde meyveler, tatlı kutuları ve bir demet sümbül vardı. Bir de davetiye.
Gülümsemeden edemedim. Zaman ne çabuk akıp geçmişti.. İçimi nostaljik bir duygu kapladığı için kalktım ve albümümü aradım. Odamda, dolabın üstüne kaldırdığım bir kutunun içindeydi. Sadece albüm değil, lise zamanımdan kalan birçok şey vardı kutunun içinde.
Albümü çıkarıp sayfaları çevirdim. Eski halimi görünce sırıttım. O zamanları fazla salaş giyiniyordum. Artık çok fazla konuşmadığım, hatta hiç konuşmadığım eski arkadaşlarımı da görünce içim ısındı. Artık yanımda olmamaları beni üzmüyordu. Olsalardı nasıl olurdu diye düşünmedim de hiç. Zaman akar, insanlar büyür, herkes kendi yolunu çizer.
O zaman için vardık ve o zamanları mutluydum. Şimdi de olduğum gibi. Gidenleri tutmadığım için pişmanlık duymadım asla. Keşke yaşanmasaydı dediğim hiçbir günüm olmadı. Keşke unutsam dediğim tek bir günüm olma...
... oldu.
Keşke unutabilsem dediğim bir gün var ama o günü asla unutamadım. Nasıl unutabilirim ki zaten? Son krizimi geçirdiğim günün bir önceki gecesiydi. Yatağımın içinde bir o tarafa bir bu tarafa dönüyordum. Dışardan rahatsız edici ve bunaltıcı sesler duyuyordum ama o kadar boğuk geliyorlardı ki, sokakta birilerinin tartıştıklarını sanıyordum. Genelde camdan bakardım, ama o gece istediğim tek şey uyumaktı.
Sesler yükseldikçe sinirlerim geriliyordu. Yorganı üzerime çekmiştim. Bu sefer bunaltıcı sıcaklık beni rahat bırakmamıştı. Yorganın altından çıktım ve ayaklarımı yatağın kenarından aşağı sarkıttım. O gece uyku tutmayacaktı beni. Uzaktan ambulans sirenin sesi kapımızın önüne yaklaştığını algılayınca, yataktan kalktım ve cama doğru yürüdüm.
Açık unuttuğum perdeyi tuttum. Ambulans arabası gerçekten de kapımızın önünde durmuştu. Arabadan sağlık görevlileri indi ve karşı binaya koşa koşa girdiler. Dazai'nin evine. Titrek bir nefes verdim ve camdan ayrılıp kapıma yöneldim. Odadan tam çıkacakken, bir hışımla açılan kapımın önünde ablam belirdi.
Nefes nefeseydi ve zaten beyaz olan yüzü daha da soluk bir hal almıştı. ,, Odasaku-san.. "
Ablamın ağzından çıkan tek şey oydu. Odadan nasıl çıktığımı, evden dışarı nasıl fırladığımı hatırlamıyorum, fakat birden kendimi, abim ve ablamla birlikte ambulans arabanın yanında buldum. O gece soğuk ve nemliydi. Ablam geceliği ve terlikleri ile, abim pijamanın üzerinde bir montla ve ben de sadece (çünkü o an bir tek onları akıl edebilmiştim) pijamalarımın altına ayakkabılarımı giymiştim.
Sağlık görevlileri sedye ile Odasaku amcanın bedenini ambulansın arkasına taşıdılar. Yosano-san ve Fyodor perişan haldeydiler. Etrafı tanıdık esnaflar ve komuşlar sarmıştı. Gözlerim Dazai'yı arıyordu ama o binadan çıkmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Rekabet [ TAMAMLANDI ]
Fanfictionİki ailenin yıllardır komşu olması yetmezmiş gibi, bir de karşı karşıya pastane açınca gereksiz ama fazlasıyla ciddi bir rekabete girilmişti. Yaz tatilin de başlamasıyla, oğullarını yanlarında çalıştırmaya karar verdiler. Dazai Chuuya'dan hoşlanmıyo...