6

131 25 11
                                    

Avcı her defasında Abigail'ın ölümü hakkında kâbuslar görüp duruyordu ve ölümünden sürekli kendini suçluyordu. Suçluydu da zaten.

Will, kan dolu bir denizde uyanıyor. Nefes nefese, su onu yukarıya çıkarmıştı. Nerede olduğunu anlamayan Will, kan dolu denizden içinden çıkan cesetleri görüyor. Korkuyla gölden çıkmaya çalışırken, kan onu yavaşlatıyordu. Soluk soluğa, kan ter içinde kalmıştı. Denizden çıkmayı başaran Will, kendini kumun üzerine bırakıyor ve kanın içindeki cesetleri seyrediyor. Bütün vücudu kanla kaplıydı. "Güzel, değil mi?" Kulağına gelen tanıdık sesle yerinden sıçradı. Arkasına döndüğünde Hannibal'ı görüyordu. Hızla ayağa kalkarak ona baktı. Will'in bembeyaz kıyafetleri kanla kaplanmıştı, Hannibal ise tertemizdi. Vampir gülümsedi, ellerini arkada birleştirip denize doğru yürüyor. "Denizin rengi kırmızı olduğunda daha da güzel, değil mi Will?" Will denize baktı. Daha sonra kumsala. Burası tanıdıktı. Köyün birkaç metre ötesinde uçurumun aşağısında ki kumsaldı. Avcı onun arkasından gitti. Kan dalgaları, ikilinin ayak uçlarına vuruyordu. Durdular. "Yine güzellikleri mahvetmekte bir numara insanoğlu." Cesetlerden bahseden Hannibal'ın yüzünde öfke ya da kin gibi bir ifade yoktu. Sadece hafif bir tebessüm vardı. "Hannibal, ne yapmaya çalışıyorsun?" Vampir ona gülümseyerek döndü ve elini yanağına yerleştirdi. Will onun kızıl gözlerine bakakalmışken, Hannibal yanağını okşuyordu. "Will, ait olduğun yer gerçekten insanların yanı mı?" Avcı kaşlarını çattı, anlamamış bir ifadeyle ona bakıyordu. "Ne demek istiyorsun? İnsanların yanı olmayacaktı da neresi olacaktı?" Hannibal gülümsedi, ilk başta Will'in dudaklarına baktı; daha sonra yavaş yavaş boynuna kaydı. O sırada avcının korkuyla kalbi hızlandı. Fakat beklediği şey olmadı, "Hayır- HAYIR!" Hannibal bir anda Abigail'ı ısırdı ve ısırdığı gibi eliyle kalbini söktü.

Kan ter içinde kalmış Will uyanarak yüzünü ovaladı ve yataktan kalktı. Winston'un başını okşadı ve lavaboya gitti. Aynaya baktığında beti benzi atmıştı, gördüğü rüya onu ürkütmüştü. Son birkaç gündür Hannibal ile kafası çok karışık olduğundan, bilinçaltına yerleşmiş olduğu kesindi. Ayrıca Abigail'ın ölümü onun omuzlarına çökmüştü. Saat tahmin ettiği kadarıyla daha sabah'ın altısıydı. Avcılar ile antrenman yapacaklardı. Kemikleri daha tam olarak iyileşmemişti fakat kendisini çok zorlamayacaktı. Yıkandı ve kahvaltısı yaptı. Sonra hazırlanıp dışarı çıktı. Köylüler yıkılan yerleri çalışkan karıncalar gibi yenideni inşa ediyorlardı.

Jack'in yanına ilerledi, onu gören lider gülümsedi. "Günaydın. Birkaç gün daha dinlenseydin, kemiklerin daha iyileşmedi." Will bir şey söylemedi. "Köyün dışına çıkmam gerekiyor." Elini kaldırdı ve ahırdaki seyis Will'in kırma atını getirdi. "Ne yapacaksın?" Atın kayışını tuttu ve eyere bindi. "Hemen döneceğim." Kapılara doğru ilerledi, nöbetçiler onu görünce açtılar ve Will atıyla birlikte çıktı. Kayışı savurarak uçurumun kenarına doğru ilerledi. Yarımsaat sonra geldiğinde kenarda durdu ve aşağı baktı. Sahil rüyasında ki gibi aynıydı. Sadece deniz maviydi. Hannibal'ın burada olduğunu düşünerek gelmişti ama yoktu. "Ne düşünüyordum ki? Gidelim Yui." At döndü ve köye doğru yavaş adımlarıyla ilerledi. Ne diye buraya gelmişti ki? Hannibal'ın gerçekten burada olsaydı ne fark edecekti ki? Ona karşı çok güçsüzlerdi, Hannibal'ı öldüremeyeceklerini biliyordu.

At bir anda ayağa kalktı. Will düşmemek için direnirken atı sakinleştirmeye başladı. Kişneyen at'ın saçlarını okşadı ve at sakinleşti. "Ne oldu kızım?" Yui, genelde bir tehlike hissettiğinde korkardı. Will etrafa baktı. "Hiçbir şey yok, neyden korktun?" Avcı attan indi ve hançerini çıkardı. Dikkatle etrafına bakmaya başladığında görünürde bir şey yoktu. Çalılıklardan bir ses geldi. Will'in yüreği hızlanmaya başladı. Yavru ceylan bitkinin arasından aniden çıktığında Yui tekrar ayağa kalktı ve kişnedi. Will rahatladığında hançerini kemerine geri taktı. Atına yaklaşarak hafifçe saçlarını ve tüylerini okşadı. "Sakin ol kızım, sadece bir ceylan." At, Will gibi sakinleşti. "Gidelim artık, çok oyalandık."

"Beni mi arıyordun, Will?" Aniden gelen sesle yerinden sıçradı ve arkasına dönüp Hannibal ile karşılaştı. Ağaçların arasından sızan güneş ışığı tenine vuruyordu, bu sayede bembeyaz teni bir ay gibi parıldıyordu. Will büyülendiğini hissetti, parlayan teni ve kızıl gözleri ona çok cazip geldi. "Burada olduğumu nereden biliyordun?" Ellerini arkasında birleştirdi ve hafifçe gülümsedi. "Ya sen?" Will onu rüyasında gördüğü içi buraya gelmişti, burada olduğunu ummuştu fakat gerçekten burada olduğuna inanamamıştı. "Sanırım kader yollarımızı çoktan kesiştirmeye başlamış."

"Seninle ilgilenmiyorum."

"İlgileneceksin." Will kaşlarını çattı. Hannibal'ın gerçekten ne yaptığını anlayamıyordu. "Beni nerede bulacağını biliyorsun, bende seni nerede bulacağımı biliyorum Will." Avcı ona nasıl olduğunu sormak istedi ama Hannibal yine ortalıktan kaybolmuştu. Vampir, avcıya sadece soru işaretleri bırakıyordu. "Ne yapmaya çalışıyorsun Hannibal? Aklından ne geçiyor..."

(y/n): okunmalar çok düşük geliyo ya azıcık destek olsanız :"

koi no yokan // hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin