9

130 22 7
                                    

"Hannibal onun öleceğini hiç düşünmedi. Abigail onun kızı gibiydi, ona değer veriyordu." Will çoktan elindeki kapsülü ve hançeri kemerine koymuştu. Bedelia, Will'e zarar verebilirdi ama o bunu yapmıyordu. Bunu yapacağını zannetmiyordu Will, ondan sadece iyi enerjiler alıyordu. "Hannibal ona değer veriyor olsaydı, neden avcılarla dolu bir köye gönderdi?" Bedelia, atın yanına oturdu, elbisesini hafifçe düzeltiverdi. Derin bir iç çekti ve başını çevirerek Will'e baktı, ardından Will de atın diğer yanına oturdu. "Planladığı şey için, uğruna her şeyini feda edecek bir plan." Avcı bunu merak ediyordu, bunu Bedelia dan duymak istiyordu. Nedense bu vampir'i bir vampir olarak görmüyordu, o sadece bir insan gibiydi. "Neyi planlıyor? Bedelia, lütfen."

"Konu aşk olduğunda insanın gözü kör olur, katliam yaratırsın; savaş başlatırsın, neyi kazanmak için insanları öldürürsün? Arzuladığın şeyi." Vampir ona bakarak hafifçe gülümsedi. "Sevdiğin için bir savaş açar mıydın Will?" Will kısa bir süre düşündü. Sevdiği birisi için insanları katleder miydi? Savaş açar mı? Onlara acı çektirir mi? Cevap veremedi. Ona sorulan bu sorunun cevabını bulamıyordu. "Hannibal, arzuladığı şey için insanlığın yarısını katletmeye hazır. Savaşlar başlayacak, durmayacaklar. Kanlar akacak, toprağın rengi kızıl olacak; güneş artık parlamayacak. O istemediği sürece hiçbir şey yolunda olmayacak." Vampire göre genç olan kaşlarını çattı, hiçbir şey anlamadı. Hannibal tam olarak neyi arzuluyordu? Aşık olduğu kimse için mi? "Ne demeye çalışıyorsun?" Bedelia ayağa kalkarak elbisesine yapışan kumları silkeledi. "Bir gün neyi kastettiğimi anlayacaksın Will, lanetleneceksin; savaşlar açacaksın. Toprağın rengini sen kızıla çevireceksin." Derin bir iç çekti oğlan, kafası daha da allak bullak olmuştu. "Ben bunu asla yapmam." Bedelia, ona bakarak hafifçe gülümsedi. Ne güzel bir gülümseme ama. "Yapacaksın." Will anlamıyordu. Kimse anlamasına yardım etmiyordu. Herkes ona daha sonra anlayacağını söylüyordu fakat o şu an anlamak istiyordu. "Bedelia-" Vampir yine ortadan kaybolduğunda Will onu tutmak için hızla ayağa kalkmıştı fakat yetişememişti tabii. Derin bir iç çekti ve yüzünü ovaladı. Ne yapmasını, ne düşünmesini, nasıl davranması gerektiğini bir türlü anlamıyordu. Hannibal neredeydi, neden hiç Will'e görünmüyordu? Will onu görmek istiyordu ama o yaşlı vampir ortalıklarda yoktu. Onu aramaya çıkmak istiyordu fakat nerede arayacağını bir türlü bilmiyordu.

Atına binerek köye geri döndü. Köy halkı çoktan her zaman ki gibi ateşin başında vakit geçiriyordu. Will onlara katılmadı ve ahıra atını bırakarak evine döndü. Koşarak üzerine atlayan Winston'un tüylerini iki eliyle okşayarak sevdi, kabına büyük bir et parçası koydu. Yatağına yatarak uzun uzun tavanı seyretti. Oğlanın kafası oldukça kalabalıktı, Hannibal, Abigail, Bedelia; ormanda yakarak öldürdüğü yavru vampir. Bedelia'nın söylediği cümleler... Hannibal, bunların hepsini Will için mi yapıyordu gerçekten? Sebebi neydi, Will neden onun için bu kadar özeldi? Madem savaşlar arzuladığı şeyi alınca bitecekti, neden gelipte Will'i almıyordu? Will ona teslim olmaya hazırdı.

Yan dönerek bir de duvara karşı düşünmeye başladı. Dışarıdaki gürültülerde çok fazlaydı, bir türlü uyuyamıyordu. Hannibal neredeydi? Will onu nerede bulabilirdi? Nerelerde araması gerekiyordu? "Beni nerede bulacağını biliyorsun." Derken neyden söz ediyordu? Nasıl bilebilirdi? Hannibal, Will hakkında çok şey biliyor olmalıydı. Will'e, onun hakkında isminden başka bir şeyi bilmemesi adil gelmedi. Eğer onu bulmazsa, Jack ile planladıkları şey boşunaydı; insanlığın yarısı katledilecekti. Buna hazır değildi.

"Onlar için kendini feda edeceksin fakat onlar senin için kendilerini feda eder miydi? Ait olduğun yer gerçekten burası mı?" Will kelimenin tam anlamıyla yerinden sıçradı. Yatakta oturur pozisyona geçerek Hannibal'ın, yatağın yanındaki koltukta oturduğunu fark etti. Oğlanın kalbi korkudan yerinden çıkmak üzereydi. Nasıl olurda bu kadar sessiz girebilirdi içeri? "Hannibal..." Will onu gördüğü için sevindi. Vampir yine oldukça düzgün giyinimliydi, aynı Bedelia gibi çokça asildi. "Seni korkuttum mu?" Yok ya, ne korkması. "İçeri nasıl girdin?.." Hannibal, ellerini bacaklarının üzerinde birleştirdi ve gülümsedi. "O kadar zor değildi. Birkaç mesafe öteden duygularının yoğunluğunu hissedebildim." Will'in kafasına ilk dediği şey dank etti. "Onlar için kendini feda edeceksin fakat onlar senin için kendilerini feda eder miydi? Ait olduğun yer gerçekten burası mı?" Bunu hiç düşünmemişti. Kendi halkı, onun için canını feda eder miydi? Ait olduğu yer burası mıydı? "Kafan karışık, duyguların o kadar yoğun ki; benim bile kafamı kalabalıklaştırıyor." Will kaşlarını çattı ve öfkeyle konuştu. "Belirsizliğin sayesinde. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum ve oh, sakın bana daha sonra anlayacağımı söyleme." Hannibal, sinirli oğlana bakarken gözleri parıldarcasına gülümsedi. "Sana sadece yardım etmeye çalışıyorum Will. Göremediğin yola ışık tutmak için çabalıyorum." Aman ne iyi ediyorsun. Hangi yolmuş o? "Sana sorduğum soru bile yolunu aydınlatmaya başladı."

"Yolumu zaten aydınlatmaya başlamıştın." Hannibal ona merakla baktı, beklediği cevap bu değildi. Vampirlere empatiyle yaklaşmasını istiyordu ve Will onlara empati yapabiliyordu. Onların ne hissettiklerini hissedebiliyordu. Ona, merakını giderecek cevabı vermedi. "Kararsızlık insanı yiyip bitiriyor değil mi, Will? Ait olduğun gerçek yer neresi bilememek." Will derin bir iç çekerek yüzünü ovaladı. "Bu yüzden sana yardım edeceğim, ait olduğun yeri öğreneceksin. Hak ettiğin bu köy bu insanların arası değil." Avcı ona demek üzere olduğu şeyi söylemek için göz temasına girecekti ki, Hannibal ortadan kaybolmuştu. Will bağırdı, böylece ortadan kaybolması onu deli ediyordu.

koi no yokan // hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin