Will en sonunda uyanmıştı. Hannibal başında beklerken bir kitap okuyordu, uyandığını fark etmiş ve ayaklanmıştı. "Günaydın sevgilim." Will, oturur bir pozisyona geçerken Hannibal ona yardımcı oldu. Kış uykusundan uyanmış bir kutup ayısı gibi hissediyordu. "Ne zamandan beri uyuyorum ben?" Hannibal gülümsemiş onun saçını okşamıştı. "Beş ay oldu." Oğlan şaşırmıştı. Hiç acısı yoktu, aşırı uykunun yoğunluğundan başka bir şey hissetmiyordu. "İyi misin? Karnın ağrıyor mu?" Reddetti. Üzerinde kıyafetleri varken esnedi. "Bir başka zehir geliştirilmiş, belli ki ilk senin üzerinde denemişler. Merak etme, hakkında fazlasıyla bilgi topladık." Will konuşmak istemeyecek kadar yorgun hissediyordu. Yüzünü ovaladı. Hiç beş ay uyumuş gibi değildi, sanki her şey dün olmuştu. "Gitme." Will, Hannibal'dan gelen bu ani tok sesi anlamadı. Kaşlarını kafası karışmış bir şekilde çattı. "Ne? Gitmiyorum."
"Bu sefer kalacağını söz ver. Sürekli gitmeye çok meraklısın. Öleceksin diye çok korktum." Will gülümsedi ve elini onun omzuna koyarak dudaklarını ensesine yaklaştırdı. "Söz veriyorum." Ensesine soğuk nefesini vererek öptü. Bedelia içeri girdi. Direkt olarak Will ile göz teması kurmuştu. Uyandığına şaşırmış olmalıydı ki hoş geldin bile dedi. Daha sonrasından Hannibal'a baktı. "Sorun nedir Bedelia?" Kadın derin bir iç çekmiş ve ellerini önünde birleştirmişti. "Gelip bunu görmelisiniz." Çift birbirine baktı. Hannibal ayağa kalkarak, Will'e elini uzattı. Tutarak yataktan ayrıldı ve Bedelia'nın arkasından ilerlediler. Will, onun duygularını kontrol ettiğinde yine bir sonuç alamadı. Ya Bedelia duygularını saklamakta çok iyiydi ya da gerçekten duygudan yoksundu.
"Avcılardan bir mektup gelmiş. Sen olmadan açmak istemedim." Hannibal sandalyesine oturarak zarfı aldı. "Nereden ulaştı elinize? Yerimizi mi biliyorlar?" Will, onun yanına geçerek sandalyenin kenarına oturdu ve elini Hannibal'ın omzuna attı. Bedelia, karşılarında dururken ellerini hâlâ önünde tutuyordu. Sakin ses tonunu koruyaraktan lafa girdi. "Hayır, yerimizi bildiklerini zannetmiyorum; dışarıdan bir vampir içeriye getirdi. Doğruluğu hakkında tereddüt ettim fakat zarfın arkasında ki mühür sadece İtalyanın avcılarında var." Başını sallayarak onayladı ve zarfı kibarca yırtarak açtı. İçinde ki ince kağıdı çekerek aldı. İkiye katlanmıştı, açarak baktı. Mavi bir mürekkep ile yazılmıştı. Will derin bir nefes vererek konuştu. "Daha önce avcılar böyle bir şey yapmış mıydı? Neden bize mektup gönderiyorlar?"
"Şimdi anlarız sebebini." Hannibal mektubu içinden uzun uzun okudu. Will de göz ucu ile bakmıştı yazıya fakat Hannibal'ın özetlemesini tercih etti. "Renaldo ve karısından bahsediyor, daha sonra da varlıklarımızdan haberdar olduklarından. Eğer onlar için bir tehditsek, onlarda bizim için bir tehditmiş. Halk'ın arasında saklanabileceğiniz kadar saklanın fakat sizi fark ettiğimiz anda öldürürüz." Will güldü. Sandalyenin kenarından kalktı ve kollarını göğüsünde birleştirdi. "Neden bu kadar güçlü olduklarını zannediyorlar? Onlardan daha üstünüz, kolayca katledileceklerinin farkında değiller mi?" Bedelia, Will'e baktı. "Vurulduğun zehiri hatırlıyorsun değil mi? O kadar kolay bir şekilde seni yere sermesi kafanı karıştırıyor olmalı. O lotus değildi Will, bir örümcek zambağıydı." Kaşlarını çattı. "Yeni bir zehir, oldukça güçlü. Eğer fazla dozu ile karşı karşıya kalırsak ne yapacağımızı bilmiyoruz. Panzehir üzerinde çalışmalara senin bayıldığın gün, yani beş ay önce başlandı fakat şu ana kadar fazla bir gelişme yok."
"Cehennemde açan uğursuz çiçek." Bedelia ona katıldı, aynen öyleydi. "Örümcek zambakları sonbaharları açar, kışın ortasındayız; sanırım... değil mi?" Onayladılar. "Şu anda yetişmeleri imkansız. Ellerinde az olmalı, en azından tehlikeli anlarda kullanacaklardır. Sonbahar geldiğinde ise lotuslara yaptığımız gibi, zambakları ezeceğiz." Hannibal lafa daldı. "Will, bu zambaklara yaklaşamıyoruz." Zehiri o kadar güçlü olmalıydı. Will birkaç saniye düşündü. "Örümcek zambağının soğanı zehirlidir. Eğer soğanı topraktan zehirlersek yetişemezler, soğan olmadanda tarımını yapamazlar." Hannibal ile göz göze geldiler. Yaşlı vampir ona bakarken gözleri tekrar, eskisi gibi parıldamıştı. "Şu an sadece nerede yetiştirdiklerini öğrenmemiz lazım. Sonbahar geldiğinde ise topraklarını hemen zehirleyeceğiz, zaman kaybetmeden. Yanımızda olan birkaç insan var, onlardan yardım bile alabiliriz." İnsanlar bu vampirlerin zararlı olmadıklarını biliyorlardı, bazıları onlardan korkmuyorlardı bile. Vampir halkının çoğu hayvan kanından besleniyordu yahut bazı insanlar kanlarını vermeye gönüllü bile oluyordu. Hepsi kendi halklarının güvencesi içindi, eğer kan verirlerse savaş çıkmazdı.
"Çok akıllısın Will." Hannibal, onu ne kadar özlediğini fark etmişti. Will'e sahip oldukları için çok şanslı hissediyordu kendisini. Uyanır uyanmaz çoktan bir adım atmıştı. "Topraklarını zehirleyeceğiz diye rahatlayamayız. Zambağın üzerinde daha çok çalışıp panzehiri bulmalıyız. Avcılar da o kadar aptal sayılmazlar." Hannibal ayağa kalkarak sevdiğine yaklaştı ve alnına ufak bir öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan // hannigram
Vampireseni tekrar gördüğümde aşkından kaçmak imkansızdı. vampir hannibal, avcı will [düz hikaye, smut] devam ediyor-13022024