15: mizumono

143 20 4
                                    

y/n: okuyup oy vermediğiniz ve de yorum yapmadığınız için bende bir mizumono yazmak istedim.

*

Will'in aklından iki gün önce, Hannibal ile yaşadığı şeyler bir türlü aklından çıkmıyordu. Zihni o geceden sonra daha rahatlamıştı, daha çok istiyordu. "Ahhh, sikeyim! Düşünmeden edemiyorum resmen." Ayağa kalktı. Hannibal'ın onun içinde olduğu hissi, soğuk olan bütün uzuvlarına dokunuşu... sıcaklığının ona karışması, dudaklarının; dillerinin birbirine sarıldığı his onu deli ediyordu. Hazırlanarak evden ayrıldı. Çıktığı anda insanların ona nasıl baktığını fark etti. Bu onu rahatsız etmiyordu çünkü boynundaki izleri fark etmiş olmalılardı. Will, onların göründüğünü umursamıyordu; daha çok bir sanat eserini kamuoyuna sunuyormuş gibi hissediyordu. Hannibal'ın sanat eseri.

Fakat avcıların olduğu sahaya gelince Jack hızla ona yaklaştı ve olayın boynundaki izlerin olmadığını fark etti. "Şunu oku, çabuk." Jack bir kağıdı Will'e uzattı. "Bu ne?" Will aldı ve okumaya başladı. "Yardımcı Lider bir vampirle ilişki mi yaşıyor? Will Graham, Hannibal Lecter ile el ele göründü! İşte vampir çift." Avcı kaşlarını çattı, yazının altında bir de erotik bir çizim vardı. "Kim hazırlamış bunu?" Jack, bilmiyorum dercesine omuzlarını kaldırdı. Will kağıdı buruşturarak diğer avcılara baktı. "Onlar planımızı biliyor mu?" Lider onayladı, şu ana kadar onlar bilmiyordu fakat bu durumda açıklamak zorunda kalmıştı. "Artık harekete geçmeliyiz, boynundaki izlere bakarsak bayağı bir yakınlaşmış olmalısın. Umarım duygusal bir bağ kurmamışsındır." Will, şimdiye kadar bu planı unutmuştu. Kalbi çok hızlı bir şekilde atmaya başladı, Hannibal'a bunu anlatması gerekirken unutuvermişti. Bir an önce yanına gidip her şeyden haberdar etmesi gerekiyordu. "Gitmem gerek." Jack onu tuttu ve izin vermedi. "Will, bunu yapmalıyız. Kaybedecek zaman yok, onu birlikte bulup öldürmeliyiz." Will yutkundu. Yapamazdı. Hannibal'a ihanet etmek istemiyordu. "Gitmem gerek Jack." Lider yine engel oldu, Will'i salmıyordu. "O meşhur saraya bugün gidiyoruz, halkın senin hakkında neler düşündüğünü tahmin edebiliyor musun?! Seni öldürmek istiyorlar, vampirler gibi diri diri yanmanı. Saldırıya bile uğrayabilirsin." Will derin bir iç çekti. Jack'in onu salacağı yoktu. "Başımın çaresine bakabilirim, şimdi gitmem gerek." Hayır, Jack onu kesinlikle salmayacaktı. "Saray çok uzakta, kaybedecek zamanımız yok. Şimdi yola çıkıyoruz, bütün yolluklar ve silahlar hazır. Ona yetecek kadar lotus toplandı, bugün bitiriyoruz Will." Will, ona küçüklüğünden beri babalık yapan adama ihanet etmek istemiyordu ama aşık olduğu adama da ihanet etmek istemiyordu. Ne yapacağını bilemiyordu, orada Hannibal ile karşılaştığında her şeyi söyleyip onunla kaçacaktı.

Atlara bindiler. Yolda saatlerce ilerlediler. Will, bütün yol boyunca endişeyle ilerledi. Eğer kaçıp giderse Jack'i nasıl yalnız bırakacaktı? Eğer o olmasaydı Hannibal'ın da dediği gibi bu halk olmayacaktı. Nasıl babası gibi olan adama ihanet ederdi? "Yaklaştık sayılır! Etraftaki vampirleri indirin!" Will sadece emire uydu. Lotuslarla kaplı oklarla bütün vampirleri vurdular. "Burada duruyoruz, Will yukarı çıkıp Hannibal'ı oyalacak. Hannibal'ın yanında olması, yarım saati alır. Beş dakika sonra biz varacağız ve sonra sessizce yukarı çıkıp hiç zaman kaybetmeden bütün lotuslu oklarımızı ona saplayacağız." Will'in kalbi daha da hızlı atmaya başladı, ya yapamazlarsa ne olacaktı? Ya Hannibal ile yüzleştiğinde Jack'i seçerse? Ya onu, ona teslim ederse? Will onunla yüzleşmeye hazır değildi. "Will, haydi. Dikkatli ol." Avcı, atından indi ve bütün silahlarını bıraktı. Yaklaşık yirmi dakika boyunca yürüdü ve on dakika merdivenleri çıktı.

Hannibal'ın o kadar aptal olmadığını biliyordu fakat insan aşık olduğunda gerçekten aptal olabiliyordu, Will'e tamamen güveniyordu. İçeri girdi. Hannibal gülümsedi, masasında bir şeyler yazıyordu. "Will, hoşgeldin." Ayağa kalkarak sevdiğinin yanına ilerledi ve sarıldı. "Seni beklemiyordum, iki gün içinde nasılda özlemişim varlığını." Will'in moreli tamamen bozuktu. Ne yapacağını bilmiyordu, Hannibal'ı mı seçmeliydi yoksa Jack'i mi? "Bir şey mi oldu? Yüzünden düşen bin parça." Will gülümseyerek başını iki yana salladı ve reddetti. Hannibal, elini Will'in boynundaki izlerde gezdirdi. "Çizdiğim resimler boynundaki izlerle kapışır. Eğer birer canlı olsalar, bu izleri kıskanırlar. Her biri bana ait olduğunun simgesi."

"Köy bizim bir ilişki yaşadığımızı öğrenmiş. Halk beni öldürmek istiyor." Hannibal kaşlarını çattı. Çokta sinirli durmuyordu fakat yeterli bir şekilde öfkelendiği kesindi. "Halk kendini öldürtmesin bana." Will, pencereye başını çevirdiğinde yoldaki vampirlerin katledildiğini gördü. Atlarıyla birlikte yavaş yavaş saraya geliyorlardı. Will korkudan titreyecek seviyeye geldi, kararsızlığı kalbini deli gibi hızla attırıyordu. "Sikeyim..." Hannibal, Will'in uzun saçlarını parmaklarıyla alnından ittiriverdi. "Kimse sana zarar veremez Will, bunu biliyorsun; bu kadar korktuğun şey nedir?" Will yutkunarak ona baktı. "Hannibal... onlar..." Vampir merakla onun diyeceği şeyi bekledi. "Bilmediğim başka bir şey mi var?" Will, sevdiğini öldürüp onun kahrıyla yaşamalı mıydı yoksa halkına ihanet mi etmeliydi? "Duyguların o kadar karışık ki hiçbir şey anlayamıyorum. Başka bir şey olmalı." Avcı yutkundu ve gözleri dolmaya başladı. "Gitmelisin." Hannibal'ın yüz ifadesi anında değişti, endişeli görünmüyordu, her şeyi anlamış gibi görünüyordu. "Sensiz gidemeyiz." Abigail'ı gördü. Will onu gördüğünde nefesi kesildi, o yaşıyordu. Onun ölmüş olması gerekiyordu. "Abigail?"

Hannibal, elini Will'in yanağına yerleştirdi. Dolu gözlerle ona baktı, saçlarını okşadı ve sağ; sivri tırnaklara sahip olan elini karnına soktu. Avcının nefesi kesildi, vampir onun karnını eliyle deşerek büyük bir yarık bıraktı ve elini karnından çıkararak ona sarıldı. Onun aptal olduğunu nasıl düşünebilirdi? Will titrerken Hannibal onun saçlarını okşuyordu. "Hayran olduğum ve bir o kadar kızdığım yaralarına büyük bir yara eklendi Will. Toparladığım fincanı yere düşürerek bu sefer sen kırdın, Abigail ile hep birlikte olmamız için yarattığım dünyayı yok ettin." Çekildi ve onun yüzüne baktı. Will'in kanları yere akarken, Hannibal onu tutuyordu. "Sana sürpriz yapmak istedim, sen de bana yapmak istedin." Bıraktığında Will yere düştü ve sandalyeye sırtını dayadı. Nefesini, yarasına koyduğu eliyle bastırırken toparlamaya çalışıyordu ve oldukça zorlanıyordu. "Sana tüm çirkinliğimi gösterdim, kalbimi ve tüm bedenimi sana adadım. Asırlarca bulunmayan bir nadir hediyeyi sana verdim fakat sen bunu istemedim."

"İ...istemedim?" Hannibal'ın boğazına yumrular oturdu. Will'in akan kanı, aşık olduğu kan israf oluyordu. İsraf olmasına kıyamadığı kan, akıp gidiyordu. "Beni öldürecektin." Will'in canı oldukça yanarken, bir de sevdiğine ihanet etmesi ile canı yanıyordu. Hatta, bu koca kesiğin acısını, ihanet etmesinin acısına tercih ederdi. Kalbi böyle bir hata yaptığı için parçalara ayrıldı. Sevdiğine bu acıyı çektirdiği için canı oldukça yandı. "H...hayır... hayır... b...bunu yapamazdım."

"Yaptın, fiziksel olmasa bile beni öldürdün." Avcı bunu biliyordu, sevdiğinin ne kadar acı çektiğini tahmin bile edemiyordu. Cevap veremediğinde Hannibal sordu. "Tıpkı seni değiştirdiğim gibi senin de beni değiştirebileceğine inanıyor musun?" Will titreyerek gülümsedi. "Zaten değiştirdim." Vampir acıyla ona baktı, onunda soğuk yüreğinde ki his, canını fena hâlde yakıyordu. "Kader bizi fincanın dağıldığı ana geri döndürdü. Seni affediyorum Will, sen beni affedecek misin?" Will onun ne yapacağını fark etti.  "Abigail, buraya gel." Ağlayan küçük vampir onun yanına geldi. "Hayır... y...yapma...HAYIR! H...HAYIR!" Onu önüne aldı ve Will'in karşısında kalbini söktü.

Yaşamı aniden solan Will dehşet içine düştü, kız tekrardan ölmüştü. Hannibal eğildi ve Will'e baktı. "Acı çekmene bir o kadar dayanamıyorum, rahatla ve her şeyi bitir Will. Doyamadığım kanının akmasına izin ver, kanla kaplı okyanusta boğul. Beni ve Abigail'ı da yanına al." Elini tutarak çekti. "Olmayışınla ve ihanetinle bir asır daha yaşayacağım." Will'in gözleri bunu hak ettiğini bilerek kapandı ve gülümseyerek bilincini kaybetti.

*

y/n: şaka şaka, mizumonoyu çok önceden yazmıştım zaten.

koi no yokan // hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin