7

130 21 7
                                    

Hannibal ile karşılaşmalarının üzerinden bir hafta geçmişti. Jack ile oturmuş antrenman yapanları seyrediyorlardı. "Onu öldüremeyeceğimizi biliyorsun değil mi? Vampirlerin soyunu tüketemeyiz." Jack onayladı. O da biliyordu. "Belki de bizden sonraki nesiller soyunu tüketir." Will arkasına yaslandı ve bacağını kalçasının altına aldı. "En azından halkımız için direnmeliyiz Will, onların soyunu tüketemesek bile savaşımıza devam etmeliyiz. Bu sayede soyumuzu devam ettireceğiz." Hem teçhizatları sınırlıydı, lotuslar yeterli değildi. Vampirler insanlara kıyasla oldukça zekilerdi. Bin yaşından fazla olan Hannibal'ı yenmeleri imkansızdı. Çoğu vampirden zeki ve çevikti. Hızı, gücü, dayanıklılığı fazlaydı ve Jack'inkine denk olmayan bir liderliği vardı. Tüm vampirler ona itaat ediyordu, o gün parmağını şıklattığında hepsi ortalıktan kaybolmuştu. Ona karşı şansı yoktu. "O gün savaşın neden bir anda durduğunu anlamıyorum. Kanlı dolunayda da aynı şey olmuştu."

"Bir o kadar bende." Belkide Will, halkı için kendi canını feda etmesi gerekiyordu. Hannibal'ın onu istediğini biliyordu, eğer ona istediğini verirse bu katliam durabilirdi. Will ayağa kalktı ve Jack'e döndü. "Dövüşelim mi?" Jack güldü ve ayağa kalktı. "Hiç sormayacaksın zannettim."

Will ve Jack saatlerce dövüş antrenmanı yaptı. Soluk soluğa kalmışlardı, yorgunluktan yerde otururken; Will bir şişe su içti. "Ah, bu arada... uzun bir keşife çıkmalıyız." Jack merakla ona baktı ve ne için olduğunu sordu. "Yeni yağmur ormanları bulmamız lazım, mümkün oldukça vampirlerin bilmediği bir orman olmalı." Lider güldü. "Sence o akıllı canavarların bilmediği bir orman var mı? Lotusları öldürmeye devam ediyorlar, adiler. Bir an önce nasıl yetiştirebileceğimizi öğrenmemiz lazım. Lotusa resmen yaklaşamıyorlar, köpek görmüş kediye dönüyorlar. Belki bu sayede Hannibal'ı bile öldürebiliriz." Will kendi kendine gülerek ayağa kalktı. "Hannibal'ı yakarakta öldürebiliriz ama hızına yetişemeyiz. Hızına, stratejisine, zekâsına... Gerçek bir vampir olmalı, belki de ilk vampir. Nerede olduğunu bir öğrenebilsek."

"Öğrensek bile yanına gitmek büyük cesaret ister Will. Avcılar olarak sadece yüz elli kişiyiz, sivil halk'ı götürsek beş dakika sürmez ölürler. Hannibal'ın gücünün yarısını tattık, tamamını kullanırsa belki hepimizi bile öldürebilir." Will derin bir iç çekti. "Diğer köylerle itilaf yapalım."

"Will aklından geçen seyi anlayabiliyorum, savaşma arzunuda. Fakat yapamayız; çoğu köy katledildi, diğerleri korkuyor, bazıları çiftlik hayvanı olarak kullanılıyor. Öldürülmemek için kanlarını vampirlere akıtıyorlar. Bizim gibi savaşan bir köyün olduğunu zannetmiyorum."

"Belki biz de kanlarımızı akıtmalıyız, belki bazı şeyler için fedakarlıklar yapmalıyız." Jack güldü ve ayağa kalktı. Başını iki yana salladı. "Aklından ne geçiyor?" Will kenara oturdu ve aklından geçen planı Jack'e anlatıp anlatmamayı düşündü. "Yem olacağım." Jack bir anda kaşlarını çattı. "Saçmalama Will! Neyden bahsettiğinden haberin var mı?" Will sesini yükseltmek zorunda kaldı. "Hannibal'ın istediği şey benim, bu kadar insan öleceğine bir kişi ölsün." Jackte aynı şekilde sesini yükseltti. "Seni bu hayatlara karşıt feda etmeyeceğim! Asla! Ailen seni bana emanet etti!" Yardımcı avcı başını eğdi ve derin bir iç çekip nefesini geri verdi. "Hannibal'ın güvenini kazanacağım. Onunla yakınlaşacağım, bana güvendiğinde onu öldüreceğiz."

"Will bunu yapamam-"

"Sadece bana güven, tamam mı? Hannibal beni öldürecek olsa bunu yıllar önce yapardı, geçen ki savaşta da yapardı. Onun planladığı başka bir şey var ve o planın içinde beni öldürme gibi bir amacı yok." Jack endişe ederek bir iç çekti. "Hadi ama, hiçbir şey olmayacak söz veriyorum." Büyük ısrarlar sonucunda lider onayladı. Israrı başarılı olduğunda teşekkür etmiş ve her şeyin yolunda gireceğini onaylamıştı.

koi no yokan // hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin