lütfen oy verip destek olalım...
Will karlı bir ormandaydı. Kar'a bastıkça çıkan ses ona huzur veriyordu. Yavaş yavaş, karlar saçlarına düşmeye başladı. Kar'ın sağladığı sessizlikle orman çok rahatlatıcıydı. Her türlü canlının nerede olduğunu sorguladı. Hiçbir ceylan, geyik, kuş; vampir ya da insan yoktu. Oğlan bir anlığına öldüğünü düşündü fakat ölmüş olsaydı kesinlikle burada olmazdı. Diri diri yanması gerekiyordu. "Will." Arkasına döndü, ses oradan gelmişti ama kimse yoktu. "Arkana bak." Arkasına döndüğüne Abigail'ı gördü. Kar'a bulaşan siyah kanı, boynundan devamlı akıyordu. Koşa koşa yanına giderken önünde düştü ve hızla ellerini boynuna bastırmaya başladı. Abigail, hızlı hızlı nefes alıyordu, ağlıyordu. "Ö...ölmek... i...istemiyorum." Will, elini sımsıkı onun boynuna sarıyordu; onunla birlikte aynı acıyı hissediyordu. "Abigail, dayan." Abigail'ın yerinde bir anda kendisini gördü. Korkuyla geriye sıçradı ve elleri soğuk kar'ın içine daldı. Kızıl gözlü, sivri dişli; beyaz tenli Will Graham. Boynundan siyah kan akıyor, beyaz kar'a bulaşıyordu. Will hareket edemedi, sadece kendi ölüşünü seyretti. Öldüğünü hissediyordu, nefesi kesiliyordu ve titremeye başlıyordu.
Nefes nefese, kan ter içinde uyandı. Korkudan tüm vücudunun titrediğini hissediyordu. Yatağı ve kıyafetleri sırılsıklam olmuştu. Elleriyle yüzünü ovalayıp yataktan kalktı. Oğlan kafayı yemek üzereymiş gibi hissediyordu. Soğuk bir duş aldı ve çıkmak için hazırlandı fakat bugün evden çıkası hiç yoktu. Kapıdan tam çıkacaktı ki geri kapattı ve kendini yere atıp oturdu. Her şey hakkında o kadar fazla düşünüyordu ki kafasının patlayacağını hissediyordu. Düşünmekten yorulacağı onun aklına hiç gelmezdi. Abigail'ın ölüşü onun peşini bırakmıyordu, ait olduğu yeri sürekli sorguluyordu. Düşünmeye o kadar dalmıştı ki birkaç saat yerde öylece Winston ile birlikte oturdu. Jack kapısını çaldığında, neyse ki düşünceleri en sonunda dağıldı. Will kapıyı açmak istemedi, sadece insanlardan bir süre uzak durmak istiyordu. Nedense daha fazla vampir öldürmek istemiyordu. Ayağa kalkarak yatağına geri döndü. Kapı hâlâ çalıyordu. "Will! İçeride olduğunu biliyorum! Keşife çıkmalıyız, neredesin!" Will avcıların beyniydi, omurgasıydı, Will olmadan avcılar hiçbir şeydi. Yorganının altına girdi ve Jack'i duymazdan gelmeye devam etti, bir süre sonra artık ses kesildi ve Jack gitti. "Will." Yorganını açtı ve Hannibal'a baktı. "Solgun görünüyorsun."
"Soluyormuş gibi hissediyorum." Yorganın altından iyice çıktı ve bacaklarını sarkıtarak yatakta oturdu. Hannibal karşısındaydı. "İnsanlar çok bencil değil mi? Liderinin yaptığına bir bak, canını ortaya koyuyorsun fakat o senin halini bile sormuyor." Göz göze geldiler. Will onu sadece dinledi. "Avcılığa bir süre ara vermen gerekmiyor mu? Seni yavaş yavaş öldürecek."
"Nasıl vereyim? Onlar bana güveniyor." Vampir hiç düşünmedi ve direkt olarak cevabını verdi. "Güvenmiyorlar. Bir şey sakladığını biliyorlar, bende biliyorum." Will, Hannibal'ın düşünceleri okuduğunu tamamen unutmuştu. Gülümsedi. "Ne de olsa benden saklayacağın çok şey var, değil mi Will?" Will ister istemez stres oldu, vücudunu panik kapladı. Sanki planından haberi varmış gibi hissediyordu. "Sakin ol, sakladığın şeyleri hissedemiyorum." Avcı gergin bir şekilde gülümsedi. "İstediğin ben değil miyim Hannibal?"
"İstediğim sensin fakat beni isteyen sen değilsin, Will." Gülümsemesini suratında tutmaya devam etti. "Ama bu yakında değişecek." Will kaşlarını çattı, yine kafası karışıyordu. Hannibal onunla dalga geçiyor olmalıydı. "Teslim olmak istiyorsun ama buna hazır değilsin. Teslim olmayacaksın, seni kurtarmam için benim ayaklarıma geleceksin. Sadece biraz daha... biraz daha beklemelisin. Gözlerin yakında açılacak, yeni doğan bir bebek gibi hissedeceksin." Will'in göğüsü daraldı ve ayağa kalkarak yüzünü tekrardan ovaladı. Derin bir iç çekip Hannibal'a döndü. Vampir ona öyle gözlerle bakıyordu ki, Will içine dalmadan edemiyordu. "Abigail ölürken ne hissettin?" Will'in gözleri fal taşı gibi açıldı, bu soruyu kesinlikle beklemiyordu. Gündüz gördüğü rüya aklına geldi ve göğüsü tekrar sıkıştı. Yatağa oturarak göğüsüne elini yerleştirdi. Sanki bir yararı olacakmışçasına ovaladı. "Onu sen bana öldürttün. Abigail daha bir çocuktu! Onu öldürdüm, bir çocuğun ölmesini sağladım. Masum bir çocuk, lanetlenmiş bir çocuk. Köyden hiç kimseyi öldürmemiş, sadece etrafa zarar vermiş."
"Onu sen öldürmedin Will, bende öldürtmedim. Jack onu zaten öldürecekti. Onu yakacaktı. Sana fırsat bıraksaydı Abigail yaşayabilirdi. Senin suçun değil, benim suçum değil; ona, git öl, diye emir vermedim. Jack'in ve halkın suçu; seni buna zorluyorlar." Will biraz düşündüğünde haklıydı. "Sana seçme şansı vermiyorlar." Vampirlerle ve halkı korumakla o kadar meşguldü ki bunu düşünmeye fırsatı bile kalmıyordu. "Şarap sever misin?" Avcı ona baktı. "Konuşacağımız uzun uzun şeyler var, kuru kuru gitmemeli." Hannibal gülümsedi ve ayağa kalktı. "Beğeneceğine eminim." Gözden kaybolduğunda Will biraz garip hissetti. Vampirlerin tarafına geçiyor gibi hissediyor, ayrıca Hannibal ile yakınlaşmasının plana olan etkisiyle mutlu oluyordu. Fakat Will, çoğunluk olarak mutsuzdu. Düşünceleri Hannibal buradayken kaybolmuştu. (böcek fobisi olanlar için ağır uyarı) Kulağından bir kırkayağın girdiğini hissetti, yerinden sıçradı. Kulaklarını hızla eliyle karıştırdı. Kırkayağın tüylü, ince ayaklarını beyninin her bir kısmında hissediyordu. Kafatasını kırıp onu çıkarmak istedi. Neyse ki bunlar sadece birer düşünceydi, tekrardan düşünceleri yoğunlaşmıştı; kırkayağı artık hissetmiyordu.
Vampir, çabucak elinde iki kadeh ve bir şişe şarap ile geri dönmüştü. Bir bardağı Will'e uzattı. Düşünceleri tekrardan dağılmıştı. Will aldı ve şarabı açışıyla döküşünü seyretti. "Tadına bir bak." Bardağı dudağına yaklaştırdı ve bir yudum aldı. Şarabın tadı Will'e harika gelmişti. İçinde ne olup olmadığını merak etti. Sadece kırmızı şarap değildi, ek olaraktan başka bir şey vardı. Hannibal kendisine doldururken koltuğa geri oturdu. Yeterince doldurunca şişeyi yere koydu. Bardağı burnuna yaklaştırdı ve hafifçe kokladı, sonrasında kibar bir yudum aldı. Yüzünden şarabın tadını ne kadar beğendiği anlaşılıyordu. "Bin sene önce kendim yaptım, ilk defa açıyorum bu şarabı. Bekleyince daha güzel oluyor gerçekten."
"İçinde ne var?"
"Özel tarifim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan // hannigram
Vampireseni tekrar gördüğümde aşkından kaçmak imkansızdı. vampir hannibal, avcı will [düz hikaye, smut] devam ediyor-13022024