Her kim bir canavarla çarpışmayı göze alırsa, bir canavar olmayı da göze alsın. Çünkü karanlığa uzun süre bakarsanız, karanlık da sizin içinize bakmaya başlar. -Nietzsche
*Will yatağında, karnında sarılı büyük bir sargıyla uyandı. Oğlan öldüğünü sanmıştı ama o şu an sadece yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Destek alarak yatakta oturur bir pozisyona geçti. Yanında kimse yoktu. Will kendisini garip hissediyordu. Onda bir şeylerin farklı olduğunu biliyordu. Abigail aklına geldi, yaşarken nasıl tekrar öldüğünü. Yine kendisini suçladı, eğer Hannibal'a ihanet etmeseydi mutlu bir hayat yaşayacaklardı. Oğlan ayağa kalktı, Winston yatağında uyuyordu. Ölmemesi büyük şanslılıktı. Lavaboya gitti. Aynaya baktı. Bir de ne görsün, boynunda hiçbir iz yoktu; teni bembeyazdı. "Hayır... yoksa..." Will, sargısını hızla açtı. Hiçbir yara yok. "Olamaz..." Hannibal, Will'i dönüştürmüş olmalıydı. "Will?" Jack içeri girdi. Will banyodan ayrılarak yanına gitti. "Jack..." Lider elini kaldırıp ona konuşma yapmamasını söyledi. "Biliyorum. Hannibal seni ısırdı." Will'in kalbi hızla atmaya başladı, nefesi kesildi ve birkaç adım geriye tökezledi. Odada, nefes almasını zorlaştıran bir şey vardı. "Neden... lotus tozu mu var elinde?" Jack başıyla onayladı ve ufak torbayı gösterdi. Will öksürdü. "Yavru bir vampirsin Will, köye ve bana saldırmaman için." Lider'in yüzünde acı dolu bir ifade vardı. "Hannibal... ona ne oldu?" Jack derin bir iç çekti. "Kaçtı, sarayı ateşe verdiğimizde seni baygın bir şekilde bulduk. Karnında bir yarıkla ve bileğinde bir ısırıkla. Ölmemen için seni dönüştürmüş olmalı." Will, lotustan dolayı oldukça güçlük çekiyordu. Kasları gevşiyordu ve sanki dünyaya sığamıyormuş gibi hissediyordu. "Şu tozu... çek karşımdan."
"Bunu yapamam." Will hızla nefes alıp vermeye başladı. "Beni öldürüyor... sana çek dedim." Jack reddettiğinde Will yeterince öfkelendi çünkü nefes alamıyordu doğru düzgün. Jack'in üzerine ilerleyip üstüne atladı. "Beni öldürmeye mi çalışıyorsun? Onsuz da kendimi kontrol edemeyeceğimi mi sanıyorsun?" Lider'in yüzünde hiçbir korkuya dair ifade yoktu. Will'in çoktan kızıl gözleri ve sivri dişleri ortaya çıkmış olmalı. "Will, kendini kontrol edemiyorsun. Zamana ihtiyacın var. İzin ver seni zindana kapayalım. Kontrolü ele geçirdiğinde vampir bir avcı ol. Onlara karşı kazanmamızı sağlayacak." Will, uzun tırnaklarını onun boğazına yasladı. Jack yutkundu. İşte şimdi korkuyordu. "Senin yüzünden Hannibal'ı kaybettim. İnsanlığımı yitirdim ve sana hala hizmet edeceğimi mi sanıyorsun Jack?" Onun üzerinden çekilerek kıyafetlerine yöneldi. "Çoktan ayrılması gereken yollarımız sonunda ayrılıyor." Kahverengi bol pantolonunu giydi, üzerine beyaz gömleğini. Düğmeleri ilikleyerek kollarını katladı. "Will, neler diyorsun?" Üzerine de bordo pelerinini giydi. Sadece kalçalarına kadar geliyordu. "Yeniden doğdum Jack ve bu hayatımda kesinlikle insanlığa hizmet etmeyeceğim. Hele ki bu nankör insanlara." Pelerinin sabit durması için ipini boynunda bağladı. "Anlıyor musun? Hannibal'ı bulacağım. Sizlerle bir işim yok artık." Jack ayağa kalktı. "Gitmene izin veremem." Will güldü. "Oh yoksa o elinde ki lotusla mı tehdit edeceksin? Jack, şu an senden oldukça üstün sayılırım ve irademi sağlayabildiğimi düşünüyorum. Yardımcı liderin tarafından öldürülmek istemezsin. Eski yardımcı lider." Kemerini pantolonuna taktı. Hançeri ve lotus kapsülü oradaydı. Kapsülü alıp fırlattı ve yerde parçalandı. "Toplamayı unutma." Oklarıyla yayını da aldı. Yayını omzuna, oklarıyla dolu olan torba çantasını da sırtına taktı. Eğilerek Winstonu sevdi. "Sana emanet." Çok sakin bir şekilde evden ayrıldı. Jack sadece arkasından bakakalmıştı çünkü Will'in ne kadar akıllı olduğunu ve bu sayede kontrolü nasıl eline alacağını biliyordu.
Normal bir şekilde yürüyerek ahıra ilerledi. İnsanlar ona bakıyordu. Hatta yere düşüp dizini kanatan çocuğun kan kokusu, metreler ötesinden burnuna geldi. Tırnaklarını avucuna saplayıp sıktı. Koku gerçekten cazipti. Kızıl ve kıvırcık saçlı kadın koşarak Will'e yetişti. Freddie Lounds. Köyün gazetecisi. "Uzaklaş Freddie, sana röportaj vermeyeceğim." Tabii ki de uzaklaşmadı ve karşısında durarak yoluna engel oldu. "Daha yeni ısırılmış, kan emmemek için avcunu kanatan bir yavru vampirin karşısında oldukça cesursun."
"Seni ısırmış olmalı. Şimdi onu aramaya mı gidiyorsun? Köyü yakmaya gelecek misin?" Vampir gülümsedi. "Gerekirse yakacağım, bunu ilk sayfaya yazar mısın?" Onu kanlı avucuyla ittirdi ve Yui'yi ahırdan aldı. Freddie, onun peşini bırakmıyordu. "Belki de ilk seni öldürüp kanını içmeliyim Freddie, ne dersin? Vampir çiftlerin tekini denemek ister misin?" At'ın kayışını tutarken ona baktı. Yui, Will den korkmuyordu. "Beni tehdit mi ediyorsun Will?" Will bu sefer gülümsemedi, güldü. "Ah, gerçekten çok cesursun. Seni öldürmemek için kendimi zor tutuyorum, yazdığın yazıdan dolayı beni bu hale getirdin. Hannibal'ı kaybetmemi sağladın. Bize vampir çiftler dedin."
"Seviştiniz." Will derin bir iç çekti. "Evet, sabaha kadar hem de." Sabah güneşi Will'e vurduğunda teni parıldadı. "Biliyor musun? Hannibal'ı bulduğumda köyde katliam yaratacağım. Hannibal'ı bulamadığımda yine köyde katliam yaratacağım. İlk başta seni, sonrasında avcıları öldüreceğim; daha sonra köyü, en sonunda Jack'i. Vampirlere ne yaşattığınızı size göstereceğim." Freddie kaşlarını çattı. "Onların bize ne yaşattığından haberin yok mu senin!" Will yüzünde aşağılayıcı bir tebessümle gazeteciye baktı. "Kafan hiç almıyor mu Freddie? Vampirlerinde bir zaman insan olduğunu, hepsinin bir hayalleri olduğunu? Yahut böyle doğmayı onların seçmediğini? Yıllar önce açılan ilk savaşta onların değil de, insanların suçu olduğunu? Almıyor değil mi? Tam bir salak olmalısın." Atının kayışını tutarak ilerledi. Freddie hiçbir şey demedi. Kapıya geldiğinde Will den soğuk bir tonla, "Açın." Emiri gelmişti. Jack arkasından bağırdı. "Will! Hiçbir yere gitmiyorsun." Vampir, yüzünü gökyüzüne kaldırdı ve iç çekti. "Tanrım... gerçekten kendisini öldürtecek..." Jack, onlara emir vermeden avcılar Will'i vuramazdı. Jack'te ise onu yapacak cesaret yoktu. Ailesinin ona emanet ettiği oğlanı öldüremezdi. "Size açın dedim, gerçekten hepinizi öldürmek zorunda kalacağım." Kapılar açıldı. Avcılar bile Will'in bu soğuk tavrından ürkmüştü. "WILL! HAYIR! WILL!" Will arkasına bakmadan köyden ayrıldı. "Neden kapıyı açıyorsunuz aptallar! Size açın dedim mi!?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan // hannigram
Vampiriseni tekrar gördüğümde aşkından kaçmak imkansızdı. vampir hannibal, avcı will [düz hikaye, smut] devam ediyor-13022024