"Will!" Will eski köyünü uzaktan seyrediyorken, eski dostu Alana'nın koşa koşa yanına geldiğini gördü. İkili ormandaydı. Onu burada bulmasına şaşırdı. Beyaz atını daha da hızlandırdı Alana. Köyün doktoru, yeni panzehirler arıyor olmalıydı. Atından inerek oğlana yaklaştı, Will de atından indi. "Demek söyledikleri doğruymuş. Bir vampire dönüştüğünü söylemişlerdi fakat kimseye inanmamıştım." Will bir şey demeyerek sadece onu seyretti. "Bak, yeni bir panzehir bulmak üzereyim, sadece birkaç aya daha ihtiyacım var. Yanımıza geri dön, panzehiri üzerinde deneyelim, hem sen yararlanmış olursun; hem de biz. Will lütfen, köye geri dön!" Alana, ellerini onun göğsüne yerleştirerek yüzüne baktı. "Yapamam, orası benim yuvam değil." Doktor, ellerini onun göğüsünden indirdi. Yüzünün ifadesi bir dehşete dönmüştü. Sanki başından aşağı soğuk sular akıyor gibi görünüyordu. "Bu da doğruymuş... köylülerin söyledikleri, hepsi..." Başını hafifçe eğdi, ne dediğini sorarcasına ona baktı. "Dediler ki... vampirlerin tarafına geçmişsin, avcıları diri diri yakmışsın." Will, yaptığı şeyin dillere destan olduğunu duyduğunda, gururlanırcasına gülümsedi. "Onlara sadece empati yaptırıyordum."
"Ne planlıyorsun? Aşk seni bu kadar kör etmiş olamaz!" Oğlanın gülümsemesi kayboldu. "Bunu sadece aşkımdan dolayı mı yaptığımı sanıyorsun? Oh, Alana... Alana, çok yanlış düşünüyorsun." Will, kırma atına bindi. "Çok yakında her şeyi göreceksin, panzehirlerin ve ilaçların hiç kimseyi kurtarmayacak." Yui döndüğünde, kayışını savurdu ve oradan uzaklaştı.
Dökülmek üzere olan koca saraya geldi. Diğer vampirler artık buraya korktukları için gelmiyorlardı. Her an enkaz altında kalabilirlerdi. Will tabii ki yine zihin sarayına girdi. O her gün buradaydı, Hannibal'ı bekliyordu. Onunla tekrardan birlikte olmak istiyordu, onu yine hissetmek istiyordu; her yerinde. "Bazenleri seni tekrar görecekmişim gibi hissediyorum, bazenleri hiç göremeyecekmişim gibi." Bütün kitaplar yanmıştı, Hannibal'ın tüm çizimleri, onun tüm yazıları. Hepsi kül olmuştu ve onun şuan nerede olduğunu, ne yaptığını merak ediyordu. Onu bulduktan sonra ne yapacaklarınıda hiç düşünmemişti Will, gerçekten onu bulabilecek miydi? Hannibal'ı bulduğunda ne olacaktı? İnsanlığın sonu mu yoksa vampirliğin yeni bir doğuşu mu? Yahut... vampir olarak geçirilen normal bir hayat. Vampir olmasının tek sevdiği yanı buydu, Hannibal ile asırlar boyu, sonsuza kadar birlikte kalabilecekti.
"Jack." Eski dostunun kapıdan içeriye girdiğini hissetti, yoğun duygular barındırıyordu o da. Ama hiçbiri Will'e karşı samimiyet dolu değildi. Will'e karşı bir hissi yoktu, sadece keder ve pişmanlıktı onunki de. "Will." Yüzünü ona dönmedi, vampir dışarıyı seyrediyordu; avcının yapacağı her hangi bir saldırıyı kolayca fark edebilirdi fakat Jack'in ona bir şey yapmak için geldiğini düşünmüyordu. Düşünse bile Will hazırlıklıydı. "Beni öldürmek için mi buradasın yoksa beni tekrardan tanımak için mi?" Ona döndü. Avcı tam teçhizatlıydı. "Doğru, seni artık tanıdığımdan emin değilim; kim olduğunu bilmiyorum. Sadece... neden bu yolu seçtiğini merak ediyordum. Dört gece önce neden o avcıları cayır cayır yaktın?" Will gülümsedi, ellerini cebine koydu. Jack, onun gülümsediğini gördüğünde; kırgın duygularının yerini, yoğun bir şekilde öfke duygusu aldı. "Güçlerini kontrol edemeyip bize saldıran, öyle doğmak istemeyen vampirleri cayır cayır yaktığımız için. Sana anlamsız gelebilir fakat Jack, ben onların ne hissettiğini hissettim. Nasıl böyle doğmak istemediklerini, nasıl tüm Dünyanın onlardan nefret ettiğini... ve sizler, onları hiç dinlediniz mi? Bir uzlaşma denediniz mi? İnsanlar bir kerede vahşeti seçmek yerine uzlaşmayı denedi mi?! Dünyada ki tek köylüler siz değilsiniz, diğer başka köylüler uzlaştı vampirlerle; konuştular! Birbirlerini artık öldürmüyorlar!"
"Vampirleri katletmen, onları yok etmen gerekiyordu, onlara katılman gerekmiyordu! Üzerine yemin ettiğin kanı lanetledin! Ben seni yaktıktan sonra bir de cehennemde yanacaksın!" Will gülümsedi. "Cehennemde yanacak olan tek ben miyim Jack?" Jack soğuk bir yüz ifadesi takındı. Derin bir nefes alıp şöyle söyledi: "Kanımı emenle dost olmam ben." Kapağı açılan kapsülün içinde yoğun bir şekilde lotus vardı. Yavaş yavaş odanın içinde kokusu yayılıyordu. Will öksürdü, oğlan günlerdir doğru düzgün kan içmediğinden güçsüz düşmüştü. Yere düşerek kara kan öksürdü. Vampir nefes alamıyordu, boğazını tutuyor ve göğsüne yumruğunu vuruyordu. Diğer vampirler içeri daldı. Bedelia, Will'i tutup kaldırırken diğerleri Jack'e saldırıyordu. Will onlara öldürün komutu verebilirdi fakat ona acı çektirmek istiyordu ve bunu yapacaktı. "Gidelim, kanın oldukça zehirlendi. Panzehiri bir an önce uygulamalıyız."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
koi no yokan // hannigram
Vampirosseni tekrar gördüğümde aşkından kaçmak imkansızdı. vampir hannibal, avcı will [düz hikaye, smut] devam ediyor-13022024