Herkese merhaba! Lütfen oy vermeyi unutmayınız, bu gariban gözleri çok mutlu edersiniz. Keyifli okumalar!:)
GEÇMİŞ, 2020
Kollarımı ağrıtan kalın kitaplarımla yağmurun altında koştururken, her gün taşımama rağmen bu yüke alışmamış olmam karşısında sıkıntıyla bıraktım soluğumu. Ders bugün, hocanın bizi bir türlü bırakmaması sonucu oldukça uzamıştı. Ve bunun sonucunda, çalıştığım restorana yaklaşık yarım saat geç kalmıştım.
Sıkıntılı bir şekilde yeniden bıraktığım soluğum buhar olarak havaya karışırken, yağmurdan nasibini alarak sırılsıklam olan bedenim esen soğuk rüzgarla fazlasıyla üşümeme neden oldu. Üzerimdeki montu, hocanın istediği yazıyı araştırarak yazmam için verdiği kitapların üzerine sarmak amacıyla çıkardığımdan, soğuktan kendimi koruyabileceğim bir şey de kalmamıştı.
Ancak hocanın kitaplarını korumak, benim üşütüp hasta olmamdan daha önemli bir durumdu şimdilik. Hepsini aldığım gibi geri teslim etmeliydim. Beni daha da zor durumda bırakmak ister gibi hızlanan yağmurun altında adımlarım koşar bir hal alırken, sırtımda ağırlık yapan ve başka kitabın artık sığmadı çantamı boştaki elimle düzelttim.
Omuzlarımdaki ağrı, yüzümü buruşturmama neden oldu kısa bir an. Yalnızca okul ve iş arasında mekik dokuyan hayatımın, nasıl bu denli yoğun ve düzgün bir uyku çekmeme dahi engel olduğunu anlamlandıramıyordum bir türlü. Oysaki ders çalışmak ve işe gitmek dışında başka yaptığım hiçbir şey yoktu.
İçten içe tekdüze giden yaşamımın monotonluğuna yine söylenirken, kucağımda sıkı sıkı sarıldığım kitaplarıma doğru eğdim bedenimi biraz daha. Restorana varmama henüz beş dakika daha vardı ve eğer bu şekilde devam edersem, kesinlikle bu haftayı ağır hasta şekilde geçirmekten kaçamayacaktım.
Soğuktan neredeyse hissedemediğim parmaklarımı hafifçe kıpırdatarak, önüme sabitlediğim bakışlarımla yürümeye devam ettim. Üzerime yapışarak su içinde kalmış kazağımın şuan hiçbir etkisi yoktu bedenimde.
Islak saçlarım yüzüme yapışarak beni rahatsız ederken, onları bile düzeltemiyor oluşumun verdiği sinirle bunu bahane ederek neredeyse ağlayacaktım artık. Bozulan sinirlerimle, üşüyen bedenim titrerken aniden üzerime düşen gölgeyle adımlarım hızla durdu.
Çatılan kaşlarımla eğdiğim başımı kaldırırken, yağmur damlalarının neden üzerime düşmediğini sorguladım kısa bir an için. Başımı hafifçe iki yana sallayarak görüş açımı kapatan saçlarımı çekmeye çabalarken, görüş açıma giren bedenle çatılan kaşlarım hafifçe yukarı doğru havalandı.
Bir el, başımın hemen üzerinde tuttuğu şemsiyeyle yağmurdan beni korurken; hızla kapatıp açtığım gözlerim karşımdaki gözlerle kesişti.
Yüzündeki tebessüm, dudağının hemen kenarındaki gamzeyi ortaya çıkardığından saliselik bir zaman diliminde oraya kayan bakışlarımı yaptığımı fark ederek yeniden gözlerine çıkardım duyduğum utançla.
"Siz?" Tek kelimelik sorum dahi, yaşadığım şaşkınlıktan dolayı dilimden güçlükle çıkarken sertçe yutkundum.
"Ben..." Ne diyeceğini bilemiyormuş gibi o da duraksarken, hızla kendini toparlayarak başını iki yana salladı ve boğazını hafifçe temizledi.
"Merhaba, kusura bakmayın. Yakın bir zamanda karşılaşmıştık yine hatırlarsanız..." Kısılan bakışları, onu hatırlayıp hatırlamadığımın merakını taşıyan izlerle yüzümde oyalanırken; sessizliğimi yanlış anlamış olacak ki kaybolan tebessümüyle devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ SEVGİ
Ciencia Ficción"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana herkes kıymış ama sen kimseye kıyamamışsın. Nefret edenlere inat hep daha çok sevmişsin. Her yürümeye...