"Gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. Bazen öyle gülmeler vardır ki; en büyük acıları gizlemek içindir."
Bob Marley
🥀🍁🍂
Karanlıktan ibaret olan görüş açım, yerine gelen bilincimle beraber göz kapaklarımın kapalı olduğunun farkına varmamı sağladı. Başımda hissettiğim yoğun ağrı, dişlerimi sertçe birbirine bastırmama neden olurken, yavaş bir şekilde gözlerimi aralamaya çalıştım. Karanlığımdan sıyrıldığım an kirpiklerimin arasından sızan yoğun, aydınlık ışık her ne kadar gözlerimi açmama engel olsa da, bu ışığa alışarak kendimi toparladım ve başımdaki ağrıya karşı koyarak gözlerimi tamamen açtım. Birkaç saniye beyaz tavanla boş boş bakıştıktan sonra başımı uykudan tam olarak arınamamış yorgun gözlerimle sağıma doğru çevirdim.
Birkaç saniye ifadesizlikle baktığım yerle, gördüğüm farklılık o ifadesizliğimin hızla kaybolmasına neden oldu. Beyaz televizyon ünitesi, gri halı, açık renkli parke...Tüm bedenimi sarsarcasına farkına vardığım gerçekle hızla yattığım yerden doğrularak oturur pozisyona geldim.
Evimde değildim.
Normal atışını bırakarak hızlanan kalbimle soluk soluğa kaldığımda, endişeden kontrol edemediğim bedenime hareketlilik kazandırarak oturduğum yerden anında ayaklanıp bir süre etkisini yitirmeyen şaşkınlığımla etrafıma bakındım öylece.
En son ne olduğunu yavaş yavaş idrak eden zihnimle ağlama isteğim ağır şekilde bastırırken kendimi frenleyerek buradan çıkmak adına, sessizliğe bürünen bu evde hızla kapıya doğru koştum. Kalp ritmim beni yorgun düşürecek kadar hızlanmışken titreyen bedenimi zapt ederek kapı koluna asıldım tüm gücümle fakat tam da tahmin ettiğim gibi kilitliydi.
Hızlanan soluklarıma hakim olmaya çalıştığım sırada bakışlarım diğer çıkış biletim olan pencereye doğru kaydı. Siyah demirle kapatılmıştı fakat yine de başkalarından yardım isteyebileceğimden hiç düşünmeden bu defa da oraya doğru yöneldim. Açılan pencereyle içim biraz olsun umut dolarken dışarıya göz gezdirdim fakat bir kişi bile yoktu. Tenha, ıssız bir sokağın ortasındaki bu evde, tek başımaydım ve beni arayıp soracak bir Allah'ın kulu bile yoktu. Belki Hakan belki Resul amca... Fakat onlardan bile o kadar emin olamıyordum şu an.
Gerilen sinirlerimle ellerim saçlarıma giderken, düştüğüm çaresizlik batağı her geçen saniye beni daha da diplere çekiyordu. Başıma ne gibi bir bela aldığımdan habersiz, kime ne yaptığımı düşünüyordum. Kime ne yapmıştım da şimdi buradaydım?
İçime dolan kasvetle öylece ayakta dikilmiş başka kaçış yolları aradığım sırada duyduğum adım sesleriyle gözlerim hızla kapalı duran kapıya kaydı. Bedenimi esir alan titreme daha da artarken bu defa kapının ardından yükselen seslerle eş zamanlı olarak yükselen adrenalim, midemde ki bulantıyı da arttırdı. Terleyen avuç içlerimi sıktığımda, hızla odanın içerisinde göz gezdirdim. Kendimi koruyabileceğim bir cisim aradığım sırada, ortada duran beyaz sehpanın üzerindeki cam, oldukça ağır küllüğü elime alarak öylece dikilmeye devam ettim git gide yaklaşan sesleri dinlemeye çalışırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ SEVGİ
Ciencia Ficción"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana herkes kıymış ama sen kimseye kıyamamışsın. Nefret edenlere inat hep daha çok sevmişsin. Her yürümeye...