Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar!💜
Ellerim arasında sıkı sıkı tuttuğum ufak porselen saksıyı buldu bakışlarım. Titrettiğim dizimin üzerinde duran saksıdaki eşsiz güzellikteki çiçeği izlerken, daha çok düşüncelerim vardı önümde.
Durmak bilmeden felaket senaryoları üreten zihnim, gördüğü en zor savaşlara rağmen; şimdi içeride vereceğim ruhsal savaşı daha da güç kılıyordu sanki.
Dudaklarım arasından dökülen kısık sesli derin soluğum dahi iç sıkıntımı dışa vururken, gözlerimi sıkıca kapatıp geri açtım.
"Hera..." Hemen yanımdan duyduğum kısık sesli mırıldanmayla zihnimin dalgınlığından sıyrılarak bulunduğumuz hastaneye geri döndüğümde, başımı bana seslenen Hakan'a doğru çevirdim.
Kısılan yeşillerinde endişenin hafif parıldamalarını görmek mümkündü.
"Sakin ol biraz." Mırıldanmasıyla yutkunarak başımı aceleyle aşağı yukarı doğru salladım.
Ben onay versem dahi, beden dilim içimdeki stres ve gerilimi gizleyemiyordu.
Terlediğini hissettiğim avuç içlerimi daha sıkı sardım elimdeki saksıya. Kemirdiğim dudaklarımla, hastanenin uğultulu gürültüsünü içinde yaşatan koridorda, bekleme koltuklarından birinde oturuyordum yaklaşık on dakikadır.
Ancak bu on dakika, tüm yaşanılanları düşünerek üzerine bir de felaket senaryoları kurmama yetmişti fazlasıyla.
Titreyen ellerimle saksıya daha da sıkı sarıldım mümkünmüş gibi. Tereddüdün acı rengine bürünen bakışlarım Hakan'ı bulurken, içimdeki kuşku ve sorgulama her geçen saniye daha da eşeliyordu gerginliğimi.
"Umarım beni odadan kovmaz." Mırıldanarak konuşmamla dudakları hafifçe iki yana kıvrıldı. Endişemi anladığını biliyordum.
Onun düşüncesi, sandığımın aksine çok fazla büyük bir tepkiyle karşılaşmayacağım yönündeydi ancak ne olacağını kestiremiyordum.
Korkut Hoca'nın şahit olduğu ve bildikleri; insan aklının sindirmekte oldukça zorlanacağı gerçeklerdi. Bir hayal dünyası gibiydi yaşadıklarımız. Tüm bunların üzerine birde kalp krizi geçirmiş olması, onun bu gerçeklerle nasıl başa çıkacağı hususunda korkularımı daha da arttırıyordu.
"Kovmayacak Hera. Hatta seni sabırsızlıkla beklediğinden eminim."
Titreyen bacağımla başımı yana doğru eğerek fısıldadım. "Umarım..."
Geçen birkaç dakikanın ardından duyduğum ismimle, başımı hızla kaldırarak gelen hemşireye baktım. "Buyurun Hera Hanım, hastayı fazla yormayın ama olur mu?"
Başımı sallayarak oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktım. "Anladım. Teşekkür ederim." Yükselmeyen sesimi kaybetmişim gibi mırıldanmanın ötesine geçemezken, gülümseyen kadına hafif bir tebessümle karşılık vererek odanın önüne doğru ilerledim.
"Sakin ol." Aynı sözleri yineleyen Hakan, yüzüme onay istercesine baktığında, gözlerimi kapatıp açmamla kapıyı birkaç defa tıklattı.
Kısık sesli bir 'buyurun' sesinden sonra, kapının kulpunu indirerek araladığında, içeri adım atmadan önce görüş açıma giren sedyedeki adamı buldu bakışlarım hızla.
Titremesi artan parmaklarımın kavradığı saksının içindeki çiçek dahi titrerken, ağırca yutkundum Korkut Hoca'nın beni bulan gözleriyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ SEVGİ
Ciencia Ficción"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana herkes kıymış ama sen kimseye kıyamamışsın. Nefret edenlere inat hep daha çok sevmişsin. Her yürümeye...