22.ZAMANIN KALBİ

13.3K 621 249
                                    

Bölüm şarkısı; Yad- Erika Lundmoen

Merhaba. Bölüme başlamadan önce, tıpkı Sığınak'ta olduğu gibi, Zamansız Sevgi'nin bu bölümünü de ithaf etmek istiyorum. Uzun uzun yazmak istemiyorum çünkü biliyorum ki hepimiz kalbimizde aynı duyguları yaşayarak, paylaşıyoruz. Söyleyecek pek sözüm yok, herkes için oldukça zor bir süreçten geçtik ve geçmeye de hâlâ devam ediyoruz. 

Bölüm yazarken zorlanıyorum ve normal bir yaşantıya dönmek benim için oldukça güç geliyor. Bu yüzden zihnimi toparlamakta zorluk yaşıyorum, bu yüzden sizi beklettiğim için özür diliyorum hepinizden.

Zamansız Sevgi'nin bu bölümünü; tüm depremzedelere, depremde hayatını kaybetmiş herkese ayrıca kendi okulumdan kaybettiğim onlarca kişiye ve sınıf arkadaşıma adamak istiyorum...

Hepinize keyifli okumalar. Sizi çok seviyorum. 💜

Esen rüzgar, önüme gelen saçlarımı geriye doğru savurduğunda açılan görüşümle ileriye diktiğim gözlerimi karanlık gökyüzüne çevirdim bu defa.

Daha geçen gece, yıldızların aydınlattığı bu göğe bakıp, anne ve babama, ona aşık olduğumu söylemiştim. Şimdi içinde bulunduğum durum dikkate alındığında, sanki onlarla göz göze gelmişim gibi bir mahcubiyet ve utançla bakışlarımı karanlık gökten kaçırarak yeniden karşıma diktim. Bomboş ormanın ıssızlığı, iç ürperten cinstendi, normal şartlar altında burada oturup, sonu görünmeyen ve ağaçların karanlık bir yol çizdiği bu ormana bakmak içimin daralmasına neden olurdu.

Ancak şimdi hissettiğim tek şey, sakinlikti. Bedenime sığdıramadığım sinirim taşıp sonunda soğuyarak lavlarını taşa dönüştürmüştü. Bu ancak, bu an için geçerliydi. Bundan sonraki ilerleyen zamanda ne gibi bir durumla karşı karşıya geleceğimi bende kestiremiyordum artık. Tüm olanlar, ruh halimi alaşağı ediyordu. Kendi kontrolümü kaybettiğimi hissediyordum.

Bu defa sert esen rüzgarla kollarımı iyice bedenime sararken, sessizleşen tesisin ışıkları da artık tek tük yanar haldeydi. Bana ayrılan odada aldığım kısa duş sonrası üzerime giymem için bir elbise bırakmışlardı yalnızca. Bu havada bırakılan elbiseye itiraz dahi edecek takatim olmadığından sessizce giymiş ve saçlarımı kurutmadan kendimi buraya atmıştım. Yalnızlığımı belli eder gibi bir kez daha esen rüzgarın hareketlendirdiği ağaç yapraklarının hışırtıları doldu kulağıma. Titreyen bedenimle kollarımı kendime doğru çektiğim dizlerime sardığımda, üşümeme aldırmadan, gözlerimi ilerideki sonu görünmeyen ormandan ayırmadım. Hayatın beni sürüklediği yeni yolum aynı böyleydi şimdi. Karanlık, önü engellerle dolu ve sonu belirsiz...

Bütün gün tesiste koşturmaktan dolayı yorgun düşen bedenim, bu yorgunluğu ağrıyan bacaklarımla ödetiyordu bana. Geldiğim andan bu yana, kaldığım Rigel tesisinde Romos ve diğerlerine ulaşmanın bir yolunu aramıştım; o kısa zaman yolculuğunda Algan'ı gördüğüm hali anlatmak, olanları söylemek için ancak hepsinin Vega tesisinden verilen emir üzerine bir göreve gittiklerini öğrenmiştim. Bunu öğrendiğimden beri kendimi çıkmazda hissediyordum. Onlardan başkasına güvenim yoktu. Kendimi burada fazlasıyla güvensiz hissediyordum çünkü düşman olarak gördüklerimin içinde bulunmak, her an tetikte beklememe neden oluyordu. Bu halimle, burada fazlasıyla savunmasızdım. Ve baş düşmanım olan Lila'nın, Zada'nın nişanlısı olması, Zada'nın bana inanma gücünü azaltıyordu nezdimde.

Ona bile güvenemiyordum. Güvendiğim tek kişiyse, başka bir kadının avuçları arasına teslim etmişti çoktan kalbini.

Bundandı belki de şimdi herkesle arama mesafe çekip, duvarlar örme isteğim. Tanıdığım adamın bana yabancı olmasını yediremiyordum kendime. Onca anı, hatıra ve bunlara sahip çıkmak adına verdiğim savaş, fedakarlık...

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin