Kızıllık, her yerdeydi.
Göğün rengi büründüğü kan kırmızısıyla parlıyordu.
Tıpkı bir cehennem gibiydi Altındağ. Ve yolları, iyi niyet taşlarıyla döşenmişti.
Zada'nın iyi niyetinin taşları...
Kıyametin şimdi bir adım ötemizde yaşanıyor olduğuna şahitlik eden bakışlarım, Hakan ve karşısındaki Lutyan arasında bir kez daha gidip geldi.
Kesinlikle... Kesinlikle biri yok olmadan bitmeyecekti bugün.
Ya zafer ya da yok oluştu bizim için günün sonu.
Tüm insanlığın kurtuluşunu elleri arasında tutan Hakan'ın bakışlarındansa, tek bir duygu okunuyordu şimdi.
Ölüm.
Sadece ölüm.
Onu cezalandırmayacaktı veya diğer sadıklarla görüşme yaparak Lutyan'ın kaderini değerlendirmeyecekti.
Öldürecekti.
Ve ben, bunca yıllık dostluğumuz boyunca ilk defa bakışlarında böylesi bir nefreti, en net şekilde okuyabiliyordum.
Ne bir affı ne de geri dönüşü vardı artık.
İşini tamamen bitirmek üzere, karşısındaki Lutyan'a bakan gözlerinden bunun yeminini verir gibiydi.
Göğün kırmızılığını paylaşan elindeki kılıcı bir kez daha elinde döndürerek gözünün hizasına kaldırdığında, ikisi de bir anda gözden kayboldular. Ve saniyeler sonra, gözle takip edilemeyecek bir hızda tam ortada karşı karşıya geldiklerinde elindeki kılıcı ona savuran Hakan'ın hamlesiyle, Lutyan kılıcını önüne getirerek onu engelledi.
Birbirine çarpan kılıçlarla, eş zamanlı olarak gökte şiddetli bir şimşek çaktı ve tam kılıçlarının kesiştiği noktanın üzerine yıldırım düştü.
İçinde bulunduğumuz güç kalkanını korumak, aniden yayılan enerjiyle daha da zorlaştığında yanımdaki Kayra'da hızla harekete geçti ve birleştirdiği ellerini geri açarak bana destek oldu. Etrafımızı saran şeffaf yarım küre, onun desteğiyle parlakça yanıp söndüğünde, başımı eğip kaldırdım teşekkür etmek adına.
Gözlerim yeniden önüme döndüğünde, ikisinin kılıçlarının birbirinden ayrıldığını gördüm fakat bununla beraber hareketleri bir insan gözünün takip etmesinin imkansız olduğu hızla devam etti.
Birbirine şiddetle çarpan kılıçlar her temas ettiğinde, gök buna isyan eder gibi gürlüyordu. Ancak bu normal bir şimşeğin sesinden fazlasıyla uzak, daha kuvvetliydi.
Lutyan, kılıcını aşağı doğru indirerek Hakan'a doğru hamle yaptığında aniden gözden kaybolan Hakan'la eli boşluğa gitti. Birkaç saniye etrafına bakan Lutyan'ın gözleri kısıldığında, arkasında yeniden beliren Hakan'ı buldu bakışlar.
Lutyan'ın uzağında elindeki kılıcı yeniden döndürdüğünde, dudaklarının ağır bir yavaşlıkla kıvrıldığını gördüm. Oldukça yavaş bir şekilde ona doğru bedenini çeviren Lutyan'la yeniden karşı karşıya kaldıklarında, hemen yanımdaki Kayra ve arkamızdaki diğerlerinden yükselen hayret dolu sözlerle; gördüklerimin yanlış olmadığını anlamıştım.
Hakan'ın gözleri... Turuncu bir renkle parlıyordu, etrafındaki cehenneme uyum sağlarcasına.
Dudaklarındaki kıvrım yutkunmama neden olurken, Kayra'nın mırıldanışı doldu kulaklarıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ SEVGİ
Ciencia Ficción"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana herkes kıymış ama sen kimseye kıyamamışsın. Nefret edenlere inat hep daha çok sevmişsin. Her yürümeye...