21. BİLİNMEDEN YAPILAN TERCİH

11.1K 613 179
                                    

Bölüm şarkısı; Motionless In White- Another Life

Bir sonucun, beraberinde binlerce sorumluluğu da getireceğini hesaba katmalı insan. Bir neden, her zaman bir sonuç doğurmazdı ve sonuç, her zaman bir bitiş değildir.

Sonuç, varılan bir yer değildir. Kilometrelerce uzanan yolda, yalnızca bir duraktır. Durur, dinler, ve oradaki yükleri de sırtlanarak hayat yolunuza devam edersiniz. Yaptığınız her şeyin; bir söz, bir gülüş, bir gözyaşı,... Her şeyin bir bedeli vardır ve insanoğlu bu bedeli daima ödemekle yükümlüdür.

Neden ve sonuçlar, bedelini öde öde bitiremediğimiz hayat yükümlülüklerimizdir. Ödeyemediğiniz takdirde hayat kapınızı tıpkı bir alacaklı gibi çalar ve bu defa, sizden çalar eksikleri. Ruhunuzdan, benliğinizden, duygularınızdan, vicdanınızdan, kişiliğinizden, insanlığınızdan ve özgürlüğünüzden.

Siz hayata bir bedel borcu ödemedikçe, o sizden daima alır.

Alır alır ve alır...

En sonunda, bir başına kalır insan. Acılarıyla, yüzleşmekten kaçtıklarıyla, gözyaşlarıyla... En sonunda öyle bir noktaya gelir ki, yalnızca ölümünü bekler olur. Ölüm, basitleşir. Ruhun, etten kemikten bir hapishaneden ayrılması; göğe doğru yılların tutsaklığını gerisinde bırakarak, kendi için adil olmayan ve acılarını daha fazla yükleyemediği bu dünyadan kaçmanın basit bir yolu olarak görür.

Ölmek basitti, zor olan yaşamaktı.

Bu dünyada; kötü insanlarla, yardımına koştuklarının bir zaman sonra yüz çevirmesiyle, yalancılarla, öldürülen masum insanlarının katilerinin masumlaştırılmasıyla, haklıların susturulmasıyla, eziyetle, işkenceyle yaşamaktı zor olan. Bir ağacın dahi, bir insanı rahatsız ettiği bu dünyada yaşamak, zor olandı. Yaşamak ve yaşatmak her zaman zordu.

İnsana gıdım gıdım veren, ruhunu ise kana kana tüketen bu dünyada yaşamak, zor olandı.

Çok fazla acı gördüm diyemezdim çünkü biliyordum ki her zaman daha fazlası vardı, çok fazla gözyaşı, yorgunluk, hüzün, pişmanlık ve ölüm... Hiç kimse, en çok kendisinin acı çektiğini söyleyemezdi. Çünkü her insanın acısı, kendine ağır, kendine yüktü. Herkesin yaşanmışlığı, geride bırakamadıkları farklıydı, başkaydı.

Hepimiz farklıydık. Bambaşkaydık. Renkler gibi tıpkı. Kimisi daha canlı, parlak görünür ama içi siyahtır, karanlıktır ve bu siyahlığı kötü olarak nitelendirir. Ancak içinin karanlığını kimseye göstermez, kendine saklar.

Bazılarıysa siyahın bıraktığı karanlıkta yaşamayı, artık öğrenmiştir.

Herkesin acıyı yaşama ve yansıtma şekli farklıdır.

Ancak hepimizin tek bir ortak noktası vardı ki; herkesin savaşı, içindedir.

Hepimizin verdiği bir savaş vardı. En çokta kendimizle verdiğimiz bir mücadele vardı. Devamlı mağlup olup durduğumuz, sonu gelmek bilmeyen ve karmaşanın geride bıraktığı yaralı ruhumuz...

Bu yüzdendi belki de, insanın kendini sevmesini en zor olanı olması.

Hayatın bize yüklediği yükler, ödediğimiz bedeller, bitmek bilmeyen tercihler ve bunların sonucunda devamlı bir sonuca çıkıp, bitmesini dilediğimiz nedenler, sonu gelmeyen içsel savaşlarımız, acılarımız, nefretimiz...

Sonra kendimizden nefret ettiğimiz için, bu nefrete dahi nefret duyar hale gelmemiz...

Sonrasıysa, bitmek bilmeyen bir kısır döngü gibi devamlı tüm okları kendimize yöneltmemiz ve her şeyin sorumluluğunu üstlenerek bir kez daha nefrete sıkı sıkı sarılmamız.

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin