15.YARALAYAN OLMAK

13.7K 677 105
                                    

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. İYİ OKUMALAR!!🤍

Saatin üzerindeki akrep ve yelkovanı söküp parçalayarak bir kenara attığı anın tam orta yerindeydim. Zamanın durduğu yerdeydim. Göz bebeklerime hücum eden alevlerin yansımasını dışarıdan izleyen bir başka gözün düştüğü hayrettim, korkuydum. Göğün kendini dehşet içinde ikiye ayırdığı, yıllardır sinesinde sakladığı tüm felaketleri uğradığı ihanetle bir bir yeryüzüne yağdırdığı kıyametin içindeydim.

Cehennemdeydim.

Bu benim yeryüzündeki cehennemimdi.

Hiç uğruna mahvedilen hayatların, zelzelenin etkisiyle oluşan çatlaklarına sızan huzursuz ruhlarını izlemeye şahit bırakıldığım bir cehennemdi bu yeryüzü bana.

Hiçbir şeyi yoluna koyamayacağımın bir işareti; doğrudan cehenneme giden ayak izleriydi. Yıkıp geçtikleri hayatımdan geriye bir taş parçası bile bırakmayacaklarının en büyük sözsüz belirtisi, karşımda alevlerin arasında kalmış binaydı. Kelimelere gerek kalmadan, süründürmeden direkt öldürmenin bir yolunu bulmuş gibi; evimden daha çok evim olan yer, ait olduğum yer yanıyordu. Yakmışlardı. Biri çakmağı çakarak cehennemdeki ilk ateşi başlatmıştı. Bilerek. İsteyerek.

'Geçmişin yangını, geleceği tutuşturur.'

Geçmişime ilk kıvılcımları sıçratarak geleceğime sürüklemiş, o kıvılcımların alevlere dönüşmesine neden olmuşlardı.

Yedi yaşımın evinin yanışını izliyordu yirmi bir yaşım.

Dehşetin soyutluktan sıyrılarak somutlaşmış halini izleyen gözlerimin gördüğü bu kıyametle, etrafımdaki tüm gerçekliklerden sıyrıldığımı hissettim. Kilitlenen zihnim sonunda uyuşan bedenime koş komutu verdiğinde, gecenin karanlığına teslim olmuş sokakta yolumu aydınlatan ay ve yıldızların ışığıyla tüm gücümle koşmaya başladım.

Arkadan seslenen sesi algılayamayan zihnimin yerine getirmesi gereken tek işlev yalnızca koşmaktı. Benim oraya gitmem lazımdı. Orada olmam lazımdı. Bu saatte derin bir uykunun en tatlı yerinde olan o çocukların yanında olmam lazımdı.

Gözümün önünden geçen bin bir düşünceyle daha da allak bullak olan hislerimi içinden sivrilen tek şey öfkeydi. Saf bir öfke. Endişemi ve korkumu geride bırakarak tüm kuvvetiyle bastıran bir öfke ağının içine hapsolmuş ruhumun, her bir yerine zehirli, ince damarlarını sarmıştı öfke.

Yaklaştığım yurdun kapısının önünde soluk soluğa durduğumda, nefesim ciğerlerime batıyormuş hissiyle yanıyordu fakat iyice yaklaştığım gerçek yangın daha çok yaktı canımı. Boş olan kulübeyle kimseyi beklemeden siyah, ağır demir kapıyı normal şartlarda açamayacak olduğumu çok iyi biliyor olmama rağmen şimdiki gözü dönmüş benin nasıl saniyeler içinde açtığını bilmiyordum bile. Gözüm dönmüştü. Mantığım, beni ilk terke den şeydi yine. Tamamen duygularımın esiriydim.

Nefeslenmeye vakit bile tanımadığım bedenimle yine koşarak içeri girdiğimde, bahçenin ortasındaki kalabalık çekti ilk önce dikkatimi. Binanın bir yanı tamamen alevlerin içinde kalmış görünmezken, o tarafın kime ait olduğunu bilmek bedenimden derin bir titremenin geçmesine neden oldu.

En küçük çocukların kaldığı alandı.

Telaş içinde bağıranlar, polisi, ambulansı, itfaiyeyi arayarak durumu ifade etmeye çalışanlar, gözyaşları, tahliye edilmeye çalışılan çocuklar... Bu, kesinlikle benim cehennemimdi.

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin