GİRİŞ

100K 2.2K 421
                                    

Başlangıç; 05.12.2019

Yeniden;12.05.2022

2022

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Her sabah doğan güneş bir sabah doğmaz oldu

Elleri ellerimden kayıp giden yıldız oldu

Gülünce ışık saçan o gözler yaşla doldu

Ağlama, duymaz artık; bi' varmış, bi' yok oldu

Giderken bıraktığı bütün renkler siyah oldu

Üzülme, anla artık belki de huzur buldu"

Kulaklıklarımdan yankılanan müziğin sesine mırıldanarak eşlik ederken bir yandan da baharın üzerlerine giydirdiği elbiselerden kurtulurcasına kendilerini bir bir yere bırakan kuru yapraklara basarak yürüyordum. Kuru yapraklardan çıkan çatırtılar sebepsizce beni rahatlatırken ilerideki yaprağa basmak adına hafifçe zıpladım. Sonbaharın getirdiği rüzgar saçlarımı savururken ellerimi kabanımın ceplerine sokarak biraz olsun soğuktan korunmayı umuyordum. Adımlarımı biraz daha hızlandırırken adeta esen rüzgara meydan okumaya başladım. Her zaman yaptığım gibi...

Hayatımı da gözleri kapalı bir yana doğru savuran rüzgara içten içe kızgındım, küskündüm ve kırgındım. Çok kırgındım. Artık dağılan parçalarımı toparlayamayacağım kadar yorgun ve bir daha düştüğüm yerden kalkamayacak kadar yaralıydım. Beni düştüğüm yerden kaldıracak bir el beklediğim yoktu, kendi düştüğüm yerden kendim kalkabilirdim. Ama kalkmıyordum, kalkamıyordum.

Günden güne içimde tükenip giden, beni bir kısır döngüye hapseden bu hisler sürekli dönüp dolaşıp aynı yere geliyor, tüm acımasızlığıyla ayağımın altında ki tabureyi ittirerek dar ağacında sallandırıyordu. Kendi kendimin katili oluyordum her seferinde. Esir olduğum yalnızlığa sanki mahkummuşum gibi devam ederken, bir yandan da içimde yendiğimi sandığım o duygu elinde ki bıçağını tam kalbime saplıyordu. O öyle bir duyguydu ki verdiğim her savaşta sağladığı bıçağı daha da derine ittirerek galibiyetini dile getiriyordu. O duygu öyle kuvvetliydi ki ona yenilmek benim boynumun her seferinde borcu oluyordu. Karşılıksız bir borçtu bu. O duygu karşısında ne gücüm vardı ne de sabrım. Ne bir çarem vardı ne de bir ilacım. O duygu özlemdi.

Özlem... Bu beş harf öyle bir düşmüştü ki hayatımın tam orta yerine, düştüğü her yeri, her şeyi yakıp yıkıp küle çevirmişti. Geriye kalan bir tek anılar olmuştu yalnızca silik, sönük anılar. Tüm canlılığını yitiren ve artık tam olarak zihnimde döndüremediğim anılar...

Hayatıma düşen bu büyük özlem ateşi, beni kimsesiz bırakmıştı. Hiçliğin ortasında volta atarken düştüğüm bu bataklık şimdi beni en dibine kadar çekmiş artık nefesimi de keser olmuştu. Özlemiştim. Ölümün nefesi sonunda benimde enseme vurmuş ve tüm soğukluğuyla tenimi ürpertircesine fısıldamıştı kulağıma benden alacaklarını. Yüz yüze kaldığım bir gerçek ilk defa bu kadar yakmıştı canımı. Ölüm benden ailemi almıştı. Tüm acımasızlığıyla, nefretiyle ve doyamadığı kana susamışlığıyla almıştı. Annemi, babamı, henüz küçük bir bedene hapsolan bebekliğine bile doyamadığım kardeşimi...

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin