39: Çok Yakın

512 41 12
                                    




Kaya

"Şimdi sarp eğer gelirse anında tutuklanacak mı?" Diye fısıldadı Bilge kulağıma doğru.

Yandaki meyve suyundan bir yudum alıp başımı salladım. "Evet yanıma yaklaşırsa."

"İyi iyi." Diye mırıldandı ve gözlerini ileride annesinin arkadaşlarıyla konuşan bizim arkadaş grubumuza çevirdi.

Bilgenin ailesinin evine gelmiştik. Daha önce bir kere falan gelmiştim buraya annesi çağırmıştı yine. Pek bir şey değişmemiş gibiydi ama hep acaba bu evde nasıl kaybolmuyorlar diye merak ederdim. Ev kocamandı. Cidden kocamandı.

Perihan teyze sadece bizi değil sosyetedeki arkadaşlarını falan da çağırmıştı bu yüzden Ege kapıdan girmeden önce tüm arkadaşlarımıza tek tek düzgün ve terbiyeli olmalarını söylemişti, gerçi çoğu Şükrü ve Erim için söylenmişti ama olsun..

Bir de Sarp olayından sonra dışarı çıkmaktan hala korksam da arkadaşlarım ve Vedat amcanın yanında olduğum için bu korkum şu an yoktu. Bilge zaten babasının adamlarına tek tek sarp denen herife dikkat etmelerini gördükleri yerde de bildirmelerini haber vermişti. Cidden bir yıl önce böyle bir şey yaşayacağımı söyleselerdi sikime takmadan çekip giderdim şimdi çok garip geliyordu olan her şey.

Gözlerimi ileride Vedat amcayla konuşan sevgilime çevirdim. Üzerinde her zamanki deri ceketi vardı. Ciddi bir şeyler konuşuyor gibi kaşları çatık duruyordu, yan profilinden yakışıklı suratını izledim bir süre.

Cidden o olmasa daha çok korkardım. Tabi ki de beni kurtarması için beyaz atlı bir prens falan bulmamıştım ama o beyaz atlı prenslerden çok daha mükemmel bir insandı. Ya da ben o kadar aşıktım ki benim için ilah falandı Taylan.. iki türlü de iyi ki diyordum, iyi ki yanımdaydı.

Gözleri sanki düşüncelerimi duymuş gibi bana çevrildi. Nasıl bakıyorsam artık kaşlarını kaldırıp 'ne oldu' diye dudaklarını oynattı. Hızla omuz silkip önüme döndüm.

"Kanka Şükrü'yü evin içinde kaybettik bulamıyoruz."

Yanımıza sırıtarak gelen Erime baktık Bilgeyle beraber. Bahçedeydik ama müzik olduğu için biraz bağırarak konuşmuştu.

"Dolanmayın etrafta demedim mi ben size lan?" Dedi sinirle elindeki şampanya ile gelen Ege.

"Tamam be ne kızıyorsun." Dedi erim hala sırıtarak. Ege kaşlarını çatmaya devam ederken bilge onun elindeki şampanyayı aldı.

"Ya bir şey diyeceğim biz barbekü partisi diye gelmedik mi? Şu kadarcık etle kim doyacak lan."

Sezerin sesiyle güldüm. "Kanka kanepe onlar etin küçük olması gerek."

Kaşlarını çattı anlamadan. "Niye? Yemiyor mu bir şey bu kadınlar."

"Hacı sence bunların yemek yediğini düşünüyor musun sen? Su diyeti falan yapıyordur bunlar.. yoga derslerine falan gidiyorlardır." Diye cevap verdi sevgilisine Erim.

Ben gülerken Bilge gözlerini devirdi.

O sırada yanımıza gelen Taylan ve Alperen'e baktım.

"Kaya valla haberin olsun bi kaç abla taylanı kızlarına istedi bile."

Alperen'e baktım kaşlarımı çatarak. Direkt kıskançlık vücuduma işlemişti.

"Nah veririm." Diye mırıldandım ve ne kadar yapışmak istesem de Taylanın koluna yapışamadım kalabalıkta olduğumuz için. Elini cebine sokup gözlerini bende gezdirdi ve hafifçe yaklaşıp arkamda durdu. Bir elini de yanımda duran masaya yasladı.

"Ne düşünüyorsun yine sen?" Diye mırıldandı kulağıma doğru. Başımı yana çevirip uzun boyundan dolayı kaldırarak ona baktım.

"Seni." Diye mırıldandım.

Sırıttı. "Bakışlarından anladığım kadarıyla çıplak falan düşünüyorsun yoksa başka bi açıklaması olamaz."

Gözlerimi kırpıştırdım. "Hayır tabi ki."

"Tüh." Dedi hala alayla sırıtırken ve eğilip kulağıma yaklaşı biraz daha. "Ben senin o güzel kalçanı düşünmeden duramıyorum çünkü."

Dediği şeyle gözlerim açılırken dirseğimi karnına doğru geçirdim. "Taylan insanlar var.."

Omuz silkti ve gülerek dirseğimi tuttu ona vurmadan önce.

"Hadi bir şeyler yiyelim."

Erimin sesiyle taylana son bir bakış atıp erimlerin peşine takıldım. Ne yalan söyleyeyim çok acıkmıştım.

Artık yemek yerken kusmuyordum. Nedenini bilmiyordum neden geçtiğini hiç bilmiyordum ama mide bulantısı olmadan bir şeyler yemek aşırı rahatlatıyordu beni. Çünkü cidden yaşadığım en kötü dönemlerden biriydi, nasıl hayatta kalmıştım ben bile bilmiyordum.

Açık servis olarak düzenlenmiş masaya gittik ve bizim dağ ayıları yemeklere saldırırken Ege çocuğu misafirde yemek istemiş gibi bir tavırla utancından yanındaki teyzelere mahcup bir şekilde bakıyordu. Onlara gülerek bende bir tabak kaptım ve istediğim şeyleri tabağıma koydum.

Bilgenin yanına kocaman bahçedeki en arkada duran masalardan birine oturdum ve direkt olarak yemeğe gömülecekken titreyen telefonumla kaşlarımı çattım.

Telefonu cebimden çıkarıp ekrana baktım direkt olarak.

Bilinmeyen Numara: çok mu akıllısın sen.

Bilinmeyen Numara: öyle uzaklaştırma emri gibi sikik şeylerle uzak tutamazsın beni Kaya.

Bilinmeyen Numara: görüşeceğiz. Çok yakında.


Kalbim deli gibi hızla atarken yutkunarak bakışlarımı etrafta gezdirdim.

Kimse beni fark etmemişti ve bu iyiydi. Günlerini bozmak istemediğim için hemen yüzümdeki ifadeyi silip telefonu kenara koydum ve kapanan iştahımla çatalı elimden bıraktım.

Bir an önce karşıma çıksın diye dua ettim. Çıksın ki bitsin artık şu aptalca mesele. Çünkü cidden çok sıkılmıştım, korkarak yaşamaktan, bir şey olacak diye adım atamamaktan çok sıkılmıştım.

Gözlerim bana doğru elinde tabakla gelen Taylana takıldı.

"İyi misin sen?"

Yanıma oturdu ve suratıma baktı. Omuz silkip başımı ona doğru çevirdim.

"İyiyim."

"Yine mi yemek yemeyi bıraktın sen yüzünün rengi gitmiş resmen." Dedi azarlar gibi. Onun bu haline aşırı kötü bir modda olsam da kıkırdadım.

Az kalmıştı, halledecektim bir şekilde bu meseleyi.




Nefret kitabını yeni okuyup Taylana sövenleri izlemek çok eğlenceli.

Bir de finale ya çok az kaldı ya da daha çok var hala karar veremedim..

Gurur. /bxb/ (Nefret'in yan kitabı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin