28: Görüntüler

546 39 11
                                    




Taylan

Önümdeki kapının ziline basmak yerine kapısına vurdum bir iki kere. Tek elimi kapının yanına yaslarken diğerini cebime soktum ve içeriden gelen sesleri dinledim. Saniyeler sonra kapı açıldı.

Selin sarı saçlarını bir tokayla saçına tutturmuş bir şekilde karşıladı beni. Üzerinde siyah bir gecelik vardı sadece. Gözlerimi gözlerine çevirdim. Beni görünce sevinçle gülümsedi.

"Taylan.. geldin." Dedi mutlu bir sesle. Parlayan gözlerine baktım.

"Geldim." Diye mırıldandım. "Girebilir miyim?" Gülümsedim.

"Tabi ki!" Hafifçe kenara çekildi ve ben girince kapıyı kapatıp boynuma sarıldı. Duraksadım ama elimi sırtına doğru koyup sarılmasına karşılık verdim. Bedenini tamamen bana bastırarak sarıldı ve yavaş hareketlerle geri çekildi.

"Geldiğin için teşekkür ederim.." dedi ince bir sesle. Dudaklarını büzerek konuşuyordu. "Şey sen otur ben içeçek bir şeyler getireyim tamam mı?" Beni salona götürdü ve ceketimi çıkarıp koltuğa oturmama izin verdi. Daha önce geldiğim eve gözlerimi gezdirdim. Ailesi yoktu evde.

Bana gülümseyerek baktı ve yanımdan geçerken bilerek kısacık geceliğinden dolayı tamamen ortada olan bacaklarını dizime sürttü. Ona gülümsedim hafifçe ve mutfağa gitmesini izledim.

Mutfaktan sesler gelmeye başlayana kadar bekleyip hemen yanda duran pembe kaplı telefona uzandım. Şifresini bildiğim için hızlı bir şekilde tuşlayıp mesajlara girdim. En son bana yazdığı mesajdan sonra yazılanlara baktım.

Kaşlarımı çatarak telefonda gezindim ama elime hiçbir şey geçmedi. Mesajları siliyordu. Maillerine girdim ama onda da bir şey gözükmüyordu. Belki benim mailim de ondadır diye bakmaya çalıştım ama yoktu. Sinirle dişlerimi sıkıp gelen seslerden dolayı telefonu kenara bıraktım.

Elinde iki kupayla girdi Selin içeri ve ikisini de önümdeki sehpaya bırakıp yanıma oturdu.

"Bir an gelmeyeceksin sandım..." diye mırıldandı üzgün bir sesle.

Aklımdan bir sürü fikir geçerken ona baktım gülümsemeye çalışarak. "Sen aradığında hep geleceğim merak etme."

Gülümsedi aynı şekilde ve elini omzuma koydu hafifçe.

"Şu çocuğun yanındasındır diye düşünmüştüm."

Kaya diye düzeltmek istesem de kendimi tuttum ve omzuma koyduğu elini tutup kucağıma doğru indirdim. Bir süre suratına baktım ve aklımdaki şeye emin olduktan sonra konuştum.

"Kahveyi bırak da.. içki getir sen bize."

Gözlerini kırpıştırdı. "Şu an içmek mi istiyorsun?"

Elimi uzatıp saçlarının bir kaç tutamını okşar gibi yaptım. "Seninle içmek istiyorum diyelim."

Kıkırdadı ve ayağa kalkıp ilerideki içki dolabına gitti. İçinden markasını çok iyi bildiğim bir viski çıkarıp yanıma geldi.

"Hımm.. neden? Sarhoş olup benden falan mı yararlanacaksın?" Dedi alayla. Ne kadar şakaya vursa da ikimizde onun asıl isteğinin bu olduğunu biliyorduk.

Aynı alayla güldüm ve şişeyi elinden alıp kapağını açtım. Şişeyi ilk önce ona uzattım, ikiletmeden birkaç yudum aldı. Daha önce birlikte içtiğimiz için garipsememişti. Dudaklarındaki viskiyi yalayıp bana geri uzattı. Şişeyi tutup ona baktım.

"Televizyonu açsana ses olsun.."

Arkasını dönüp kumandayı bulmaya çalışırken hızla içer gibi yapıp şişeyi ona uzattım. Çok kolay sarhoş olmazdım Selin iki üç yuduma giderdi ama riske atmaya gerek yoktu. Televizyondan bir şeyler açıp gülümseyerek bana döndü ve biraz daha yaklaşıp şişeyi aldı elimden.

Biraz daha böyle devam etti. Şişenin çoğunu kendi içmişti ama haberi yoktu. Kafası biraz güzel olmaya başlayana kadar ilerlettim, hatta iyice gönlü olsun diye kolumu omzuna bile attım. Kendisi için bu ödül gibi olduğu için seve seve göğsüme yaslanarak içmeye devam etti. Arada kendi kendine konular açtı, ona cevap verdim.

En sonunda istediğim kıvama geldiğini anlayıp elinden şişeyi çektim ve göğsüme yaslı kafasına doğru baktım.

"Selin.." oturduğu yerde kıpırdandı ve başını biraz daha göğsüme doğru gömdü.

"Efendimmm.."

Elimi saçlarında gezdirdim. Kayanın saçları gibi değildi, kayanın saçları daha yumuşaktı. Selininkilere dokunmak rahatsız hissettiriyordu nedensizce.

"Bana söylemeden hiçbir şey yapmazsın değil mi?" Diye fısıldadım. Kıkırdadı alkolün etkisiyle.

"Eveeet."

"Güzel.. kameraları eve kim koydu?" Lafı dolaştırmaya gerek yoktu. Onu iyi tanıyordum iki bardağa yakın içmişti ve bu ne olduğunu unutması için yeterdi yani ne dediğimi hatırlamayacaktı.

"Hangi kameralar?" Dedi bozuk bir Türkçeyle. Elimi saçlarında gezdirmeye devam ettim.

"Bilgenin evindeki kameralar."

Güldü. "Şu her şeyi çeken şeyler mi?" Dedi gülerek. Bıkkın bir nefes verip evet dedim. Dudakların büzdü.

"Ben koymadım!" Diye çemkirdi. Bunu bildiğim için onu ikna etmeye çalışır gibi gözlerine baktım ve çenesini tuttum bana bakması için.

"Kim koydu?"

"Şu iri çocuk.. neydi adı.. üffff unuttum."

İri çocuk? Anlamadan suratına baktım. "Tarif et ben söyleyeyim sana bebeğim hadi." Tane tane konuştum.

Bebeğim demem onu heyecanlandırmış gibi konuştu hemen.

"Ya adı S ile başlıyordu galiba.." Ofladı. Sonra aklına gelmiş gibi sırıtarak ellerini çırptı. "Sarp sarp!"

Durdum. Gözlerine baktım.

Sarp?

"Emin misin?"

"Evet! Şimdi bir öpücük alabilir miyim.." gülerek yüzüme yaklaşınca hızla başımı yana çevirdim dudakları yanağıma değdi sonra da boynuma indi yavaş yavaş düşer gibi. Boynuma tekrar sarılırken derin bir nefes aldım ve etrafa bakındım.

O piçten beklenirdi zaten ama bir anda beni bile şaşırtmıştı. Sonra aklıma kameralar geldi..

Sarp.

Kameralar.

Görüntüler.

Selin kucağımda sızıp kalırken sesli bir küfür ettim. Vücudumdaki sinir aniden çoğalırken dişlerimi sıkarak oturdum bir süre. Beni evde büyük ihtimalle büyük bir gerginlikle bekleyen sevgilim aklıma geldi.

Onu benden başka o haliyle gören biri varsa ben o kişiyi yaşatmazdım. Yemin ederim ellerimde kalırdı.



Gurur. /bxb/ (Nefret'in yan kitabı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin