Jeongin, zayıf bedeni kolları arasında saklarmışçasına sarmaladı.
~~~
Jeongin ve Felix, yaşananların üzerine hiç konuşmamışlardı.
Duş alıp odalarına çekilmişler, daha sonrasında yemek yemek için mutfağa geçmişlerdi.
Şimdi ise ikisi de kafasında berelerle karşı karşıya oturmuş sessizlik içinde yemek yiyorlardı.
Yemeğiyle oynayan düşünceli Felix'e doğru laf attı Jeongin.
"Yemeğini ye Felix."
Felix gözlerini kırpıştırdığında duymadığını belli ederek kafasını iki yana salladı.
Jeongin, Felix'in masanın üzerindeki elini tuttu.
"Yemeğini ye, iyi olacaksın söz veriyorum."
"Daha önce hiç saçımı kazıtmamıştım, bu... çok garip geliyor."
"Madem yemeğini yemiyorsun..."
Jeongin masadan kaltığında Felix seslendi.
"Nereye?"
"Geliyorum bekle ve gözünü kapat."
Jeongin elleri sırtının arkasında mutfaktan içeri girdiğinde Felix kaşlarını çattı.
Jeongin, tek eliyle Felix'in önündeki tabağı masanın diğer köşesine kaydırıp Felix'in önüne kurdeleli bir kutu koydu.
"Bu ne?"
Jeongin gülümsedi ve masanın üzerine oturdu.
"Aç hadi."
Felix gülümseyerek heyecanlı bir şekilde kurdeleyi çözüp siyah kutunun kapağını açtı ve içerisindeki iki şeffaf poşeti çıkardı.
"Bunlar ne?"
Felix, şeffaf ambalajları açınca içindekilerin peruk olduğunu anlayıp, Jeongin'e parıldayan gözlerle döndü.
"Şaka yapıyosun!"
"Boyalı saçların gibi sarı mı isterdin yoksa değişiklik için siyah mı isterdin emin olamadım, ben de ikisini aldım. Normalde bu duruma alışmanı ve kabullenmeni istediğim için sen kendinle barışana kadar vermeyi düşünmüyordum ama seni daha fazla üzgün görmek istemedim."
Felix elindeki peruklara bakıp kıkırdadı ve oturduğu yerden kalkıp masada bacakları hafif aralık oturan Jeongin'in karşısına geçip bir elini dizine bir elini çene hattına yerleştirdi ve dudaklarını kendi dudaklarıyla örttü.
Jeongin, elini ince belin etrafına sarıp kendine doğru çekti diğer elini Felix'in boynuna çıkarıp öpücüklerini derinleştirdi.
Elini, tişörtün altından sıcak tenle buluşturduğunda Felix titredi.
Dilleri birbirleriyle ahenkle dans ederken Jeongin masadan inip iki eliyle çıplak beli sıkıca sardı ve yavaş adımlarla odasına doğru ilerledi.
Geri geri ilerleyen Felix, sırtının buluştuğu kapının kolunu beceriksizce indirip açtığında Jeongin, yavaşça üzerindeki ceketi çıkarıp siyah boğazlı kazağıyla kaldığında yatağa oturdu.
Felix'e kalçasından destek vererek kucağına çıkmasını sağladığında dudaklarını ayırıp yanağına kokulu bir öpücük bıraktı ve tekrar dudaklarını birleştirdi.
Jeongin'in bu hareketi, Felix'in kızarmasına neden olmuştu. Gerçekten Jeongin tarafından önemsendiğini iliklerine kadar hissediyordu.
Buradan çıktığı zaman onun sevgisini, ilgisini ve hareketlerini özleyeceğini biliyordu.
Fakat neden onu kaçıran kişi ona bu kadar iyi davranıyordu?
İşte bir türlü bunun cevabını veremiyordu kendine.
Çok sorgulamıştı; ondan kaçmak, aynı evde yaşarken ondan uzak durmak istemişti.
Fakat şimdi ise kendini onun kucağında tüm vücudunu ve iradesini onun ellerine teslim ederken buluyordu.
Kendini bu kadar güvende hissetmesi ise normal değildi.
Aklındaki düşünceler dudaklarını ayırmasına sebep oldu.
Felix nefeslerini düzenlemeye çalışırken Jeongin, Felix'in yanağını okşadı.
"Problem ne? İleriye gittiysem özür dilerim."
Felix, yavaşça kalkıp yüzünü saklarmışçasına arkasını döndü ve elini alnına yerleştirip bir süre nefesini düzenlemeye çalıştı.
Jeongin, yavaş ve temkinli hareketlerle Felix'e yaklaşıp nazikçe kolundan tutup geri kendine döndürdü.
Felix'in korku ve pişmanlık dolu bakışları kendini bok gibi hissetmesine yol açtı.
"Özür dilerim, söz veriyorum bir daha bu kadar ileriye gitmeyeceğim."
"Jeongin sen beni kaçırmadın mı? Sen abime zarar vermek için beni bu eve hapsetmedin mi? Bu hareketlerinin tutarsızlığı neden?"
"Evet, benden abine zarar vermem istendi, sana değil. Sana asla zarar veremem."
"Jeongin, söylediklerin sana mantıklı geliyor mu? Ben anlayamıyorum-"
"Ben de anlayamıyorum Felix, ben de anlayamıyorum. Anlayamıyorum ama anlamak da istemiyorum."
Jeongin, kollarını karşısındaki bedene sıkıca sardı ve kokusunu içine çekti.
"Bu koku bana neden huzur veriyor anlamak istemiyorum."
Dudaklarına küçük bir buse kondurdu.
"Bu öpücük neden beni gülümsetiyor bilmiyorum."
Felix'in şaşkın yüz ifadesinin içinden bir gölge geçti sanki, yanağından bir damla yaş süzüldü.
Jeongin baş parmağıyla gözyaşını sildi ve alınlarını birleştirdi.
"Bu gözyaşı bana neden bu kadar acı veriyor bilmiyorum. Buradan bir çıkalım Felix, bu işleri bırakmazsam öldür beni."
"Ne zaman çıkacağız Jeongin?"
"Bilmiyorum ama söz veriyorum en yakın zamanda."
~~~
tamam tamam yavaş yavaş chan ve seungmin'e de dönüyoruz kaos baslicak cok sukur
070224~606

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fate and Price[]HyunMin, BangInho, Skz, BxB
FanfictionANGST DEĞİL!!! Başkomiser Bang Chan ve Yardımcısı Seungmin, Ünlü Mafya Babası Lee Hyung Sik'in Oğlu Lee Min Ho ve Suç Ortağı Hwang Hyun Jin'in peşine düştü. Ama bu suçların altında çok başka gerçekler yatıyor... Bang Christopher Chan + Lee Min Ho Hw...