Fate and Price[]HyunMin, BangInho, Skz, BxB

[{(27)}]

Minho gülmesini tutamazken, Chan aracın kapısından aldığı yarısı boş su şişesini Minho'ya attı.

Minho, şişeyi tutup gülmeye devam ederken bu sefer Chan'da gülmesini durduramadı.

~~~

Chan, anahtarıyla kapısını açıp önden Minho'nun girmesine izin verdi.

Minho içeriye girdiğinde, Chan'da kapıyı kapatıp ceketini vestiyere astı.

"Kahve içer misin?"

Minho, Chan'ı kafasıyla onayladığında Chan, mutfağa doğru ilerledi.

Minho mutfak masasına otururken Chan'da filtre kahve makinesinin fişini taktı.

"Geçen sefer gizlice girip zorla kahveni içmiştim, şimdi ise sen bana kahve yapıyorsun ha. Vay be, cazibem cidden dayanılmaz."

Chan kıkırdayıp filtre ve kahveyi yerleştirdiği makinenin kapağını kapattı ve masaya yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.

"Felix'i ne zaman geri getireceksiniz?"

"Bu olaylar durulana kadar ve babam içeri girene kadar orada kalması sence de daha mantıklı değil mi?"

"Minho, onu görmem lazım. İçim hiç rahat değil. Kim bilir nasıl bir psikopatla birlikte kapattınız onu oraya?"

"Jeongin psikopattır ama onda değişen bir şeyler görüyorum, Chris."

"Ne gibi?"

"Başta inanmayıp ciddiye almamıştım ama sanırım o gerçekten Felix'e aşık oldu."

Chan histerik bir gülüş bıraktı ortaya ve dolaptan iki adet siyah kupa çıkardı ve gözlerini demlenmekte olan kahveye dikti.

"Felix'in büyüdüğünü kabullenemiyorsun sanırım."

Chan bir hışımla arkasına döndü ve yüksek olduğunu fark etmediği bir ses tonuyla konuştu.

"Sorun Felix'in büyümesi değil, sorun kardeşimin onu kaçıran psikopat bir piçe aşık olduğunu iddia etmesi."

Derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.

"Bir de Seungmin üzerine tuz biber oldu. Hayatımdaki iki küçük kardeşim de iki piçe takıldı şuan ve ben onları nasıl vazgeçireceğimi bilmiyorum!"

Minho ayaklandı ve Chan'ın önünde durup kollarını göğsünün üzerinde birleştirdi.

"Düzgün konuş, Chris! Ya sen? Sen etkilenmiyor musun benden?"

Minho tek kaşını kaldırdığında Chan afalladı fakat bunu belli etmemek adına histerik bir kıkırdama bıraktı ortaya.

"Hiç gülme öyle, daha fazla belli edemezdin. Beni küçük kardeşin olarak gördüğün için mi bana sarılıp her şeyin yoluna gireceğini söyledin? Beni küçük kardeşin olarak gördüğün için mi yaşamam için, hatta pardon ağlamamam için bile kendini tehlikeye atmaya hazırdın?"

Chan cevap veremedi ve gözlerini kaçırdı.

Bu sefer ortaya kıkırdama bırakan Minho'ydu.

"Cevap veremezsin tabii."

Minho, kendinden emin adımlarla mutfaktan çıkıp dış kapıya ilerkerken Chan peşinden gitti ve kapı koluna uzanan eli tuttu.

Minho, tekrardan siniri bozulurmuşçasına gülerken Chan yaptığı hareketin farkına varıp hızla elini geri çekti.

"Beni durduruyorsun ama ne diyeceğini bile bilmiyorsun. Bu gereksiz görünen duyguyu kendi içinde reddederek akıllıca davrandığını düşünüyordun fakat hareketlerini yöneten şey beynin, sana komut veren şey beynin! Aklın bile kabullenmiş, sen edememişsin ve ben kendim bile daha doğru düzgün kabullenememişken seni kabullendirmeye çalışmayacağım, Chris!"

İkisi de büyükçe yutkunduğunda Chan tekrardan gözlerini kaçırdı.

"Babamı hapishaneye tık ve bir daha gözüme gözükme. O zamana kadar sikini nasıl tutabilirsin bilemiyorum ama tut ve daha sonra beni unut."

"Benim hareketlerimin amacı cinsellik mi Minho?"

"Neyi savunuyorsun sen?"

"Beni ne kadar dengesizleştirdiğinin farkında değilsin."

"Suç benim mi şimdi?"

Chan kapıyı açtı ve eliyle dışarıyı gösterdi.

"Ben; Seungmin ve Felix gibi küçük bir hevese kendimi kaptırmam, yanlış olduğunu bildiğim bir yola girmem. Onları bu yoldan çıkarma görevi de benim görevim, anlamı olmayan bir çekim yüzünden işimi de hayatımı da tehlikeye atamam. Benim için hiçbir şey ifade etmiyorsun."

Minho, gözlerinin dolmasını engelleyemedi.

Duyduğu cümleleri sindiremediğini hissedip yutkunmaya çalıştı fakat yutkunamadığında nefesini seslice dışarı verdi.

Chan, şimdiden söylediği şeylere karşı pişmanlık hissederken Minho sert bir yumruğu yüzüne yerleştirdi.

Chan, kanayan dudağını tutarken Minho hiçbir şey demeden kapıyı sertçe çarparak evden uzaklaştı.

~~~

280324~544