"Halledicez Seungmin, söz veriyorum bu işin içinden çıkıcaz."
~~~
Chan bir haftadır adım atmadığı evin kapısını açtı ve yavaşça ardından kapıyı kapattı.
Ayakkabılarını çıkarıp ceketini vestiyere astı ve mutfağa doğru ilerleyip filtre kahve makinesine bir filtre yerleştirdi.
"Felix kahve yapıyo-"
Elinde kahve kavanozuyla birlikte alışık olduğu cümleyi kurduğunda aniden gelen farkındalık kavanozu tezgaha bırakıp sandalyeye oturmasına yol açtı.
Tezgahın üzerinde kurusun diye ters çevirip bıraktıkları iki kupaya baktı ve bu sefer ayağa kalkıp kendi siyah kupasını almak yerine Felix'in fıstık yeşili kupasını aldı.
Filtrenin içine birkaç kaşık kahve koyup makinenin düğmesini açtı ve demlemeye bıraktı.
Tam üzerini değiştirmek adına odasına ilerlerken vestiyere astığı ceketinin cebindeki telefonun sesini işitti.
Yavaş adımlarla vestiyere doğru ilerleyip ceketinin cebinden telefonu çıkardı ve gördüğü "Bilinmeyen Numara" yazısıyla birlikte kaşları havalandı.
Aklından binbir senaryo geçerken hızla ses kaydını açıp telefonu hoparlöre aldı.
"Alo?"
Bir süre karşı taraftan ses çıkmayınca tekrar seslendi.
"Alo buyrun?"
Daha sonrasında birinin ağlamaklı iç çekiş seslerini ve başka bir kişinin yumuşak sesini duydu.
"Tamam güzelim, geçti. Hadi konuş..."
"Alo, kimsiniz?"
"H-hyung..."
Küçük kardeşinin burun çekişleri arasından sesini duyduğunda eli istemsizce kalbine gitti.
"Felix?"
"Hyung, seni çok özledim..."
"Felix sen nerdesin? Kiminlesin? Kurtuldun mu o pezevenklerin elinden? İyi misin?"
Chan'ın ardı ardına sıraladığı sorular ardından Felix konuştu.
"Hayır abi, ben iyiyim. Hala beni kaçırdıkları evdeyim."
"Yerini biliyoruz, en kısa sürede baskın yapacağız birtanem dayan lütfen. Söz veriyorum kurtaracağım seni o puştların elinden. Bana nasıl ulaştın? Kimin telefonu bu?"
Chan'ın ardı ardına gelen soruları üzerine Felix kıkırdadı.
"Ben iyiyim. Hatta belki çok şaşıracaksın ama burası harika. Tek kötü yanı seni özledim."
Chan'ın kaşları çatıldı.
"Nasıl yani?"
"Jeongin bana çok iyi davranıyor, Hyung. Belki inanamayacaksın ama senden sonra ilk defa birinin benimle bu kadar nazik ve şefkatli bir şekilde ilgilendiğini gördüm. Tedavimin devam etmesi için bir odayı tamamen hastane odasına çevirdi hatta hastanede bana bakan doktoru her gün buraya kadar getirtip tedavimi eksiksiz tamamlatıyor. Saçlarım çok dökülmeye başladı, onları kestik. Jeongin'de kendi saçını kesti benimle birlikte. Çok üzüldüğümü görünce bana bir sarı bir de kahverengi peruk almış, inanabiliyor musun? Her şey çok çılgınca geliyo-"
"Felix sen ne dediğinin farkında mısın? Seni kaçıran orospu çocuğuyla aşk yaşadığını söyleme sakın bana!"
Felix bu tepkiyi hiç ama hiç beklemiyordu.
"H-hyung, Jeongin bana gerçekten iyi davranıyor. Benim için saçını kazıdı, benim için odayı hastaneye çevirdi, benim için odasına iki adet masaüstü bilgisayar koyup sabahlara kadar benimle oyun oynadı, sırf sıkılmayayım diye. Seni aramama izin verdi, abini aramak ister misin dedi bana, sırf ben seni özledim diye üzgün göründüğüm için-"
"Felix bunlar saçmalık, önce Seungmin şimdi sen, siz kafayı mı yediniz? Ben anlayamıyorum anlayamayacağım da. "
Felix'in gözünden iki damla yaş süzüldü.
"Hyung ben gerçekten-"
"En kısa zamanda seni oradan çıkaracağım ve o yanındaki orospu çocuğunun amacı her neyse onu bulup hayatını ona zehir edeceğim anladın mı beni? Her şey senin gördüğün kadar toz pembe değil Felix, söz veriyorum en kısa zamanda çıkaracağım seni oradan."
"Seni çok özledim Hyung."
"Ben de seni özledim Felix."
"Şimdi kapatmam gerekiyor, Jeongin tekrardan konuşmamıza izin vereceğini söyledi. Seni arayacağım, iyi geceler."
"İyi geceler."
Chan telefonu kapattıktan sonra gözünden akan yaşları durdurmak adına gözlerini avuç içleriyle kapattı.
Yaslandığı kapının pervazından odasına doğru yürürken, daha doğrusu yürümeye çalışırken, her an bayılacak gibiydi.
Odasına geçti, üzerini değiştirip siyah eşofmanlarını giydi.
Mutfağa geçip demlenmiş kahvesini Felix'in kupasına doldurdu ve bir süre boşluğu izleyerek sigara eşliğinde bitirdi kahvesini.
Kalkıp tekrardan odasına doğru adımladı ve yatağına uzanıp gözlerini kapattı.
Tabiiki sadece kapatmakla kaldı, ne aklındaki düşünceleri, endişeleri unutabiliyordu, ne de uyuyabiliyordu.
Koridor tarafından küçük bir çatırtı duyduğunda mutfak balkonunun kapısını kapatmadığı aklına geldi.
Umursamadı, gözleri kapalı uzanmaya devam etti.
Çatırtı biraz daha yakından gelmeye başladı, sanki biri yürüyor gibiydi.
Üst katlarındaki dairede oturan ailenin çocukları olduğunu düşünüp gözlerini açtı ve büyük bir iç çekip geri kapattı.
Kapalı kapısının açılma sesini duyduğunda ise gözlerini hızlıca açtı ve yatağında doğruldu. Karşısında; elinde Chan'a ait siyah kupasıyla içindeki kahveyi yudumlayarak ona doğru bakan bir Lee Min Ho görmeyi hiç ama hiç beklemiyordu.
~~~
160224~649
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fate and Price[]HyunMin, BangInho, Skz, BxB
FanfictionANGST DEĞİL!!! Başkomiser Bang Chan ve Yardımcısı Seungmin, Ünlü Mafya Babası Lee Hyung Sik'in Oğlu Lee Min Ho ve Suç Ortağı Hwang Hyun Jin'in peşine düştü. Ama bu suçların altında çok başka gerçekler yatıyor... Bang Christopher Chan + Lee Min Ho Hw...