"Her an kendini yok etmekle yeniden var etmek arasında bir kaosun ortasında olduğunuzu unutmayın." *
——
Hayat bazen bitti dediğiniz yerden başlar. İşte, iki üç gün öncesine dek asla gerçek olmayacağını düşündüğüm bir hayalim için bu sokağın yollarını adımlıyordum. Ve celladım olacak sandığım genç adam yanımda benimle birlikte yürüyordu. Tıpkı bir mucize gibi.
Bugün okula kaydımı yapacaktık. Akşamdan kararlaştırmıştık. Gece heyecandan uyuyamamış, zaman zaman uyanmıştım. Sabah kalktığımdaysa büyük bir hevesle dolaptaki güzel elbiselerin birini giymiş, saçımı taramış, kahvaltı hazırlamış, ardından da sabredemeyerek Emin'in odasının kapısına dayanmış, bir kaç kez tıklatmıştım. Kapıyı tıklattığım an bu davranışımdan ötürü biraz pişman olsam da boşvermeye çalışıp kendimi rahatlatmayı denemiştim. Neyse ki o da uyanmış, üstünü giyinmiş, içeriye gelmek üzereymiş.
Üçüncü gün, üçüncü kez birlikte kahvaltı etmiştik. Mutfağı da birlikte toplamıştık. Bana hâlâ garip gelen çok şey vardı. Bu evde onunla yaşamak gibi. Yine de garipliklere alışmıştım.
Mesela, Emin'in mutfağı toplarken bana yardım etmesi de garip geliyordu. Bizim evdeki erkeklerin hiçbir tabak çanağa el sürmemesine alışkındım ben, ondandı belki de. Abimlerden birini yahut babamı mutfakta hayal edemiyordum. Gözümün önüne yabancı ve eğreti bir manzara geliyordu. Bir erkeğin mutfak işlerine yardım etmesi aşinası olmadığım bir durumdu ama elbette şikayetçi değildim. Benim canıma minnet. Yeterki iki işin ucundan tutsun, değil mi?
Sonuç olarak işimiz bitince evden çıkmış, okuluma gidiyorduk. İçimde kelebekler uçuşuyordu. Bu söylemin manasını ilk kez gerçekten kavrıyordum. Çok heyecanlıydım. Ayaklarım yerden kesilmişti. Sürekli gülesim, gülümseyesim geliyordu. Hâlâ inanamıyordum. Bir rüyanın içinde miydim? Uyanmak istemiyordum!
"Sonrasında biraz dolaşmak ister misin?"
Emin'in teklifini duyunca düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi ona verdim.
"Olabilir. Nereye gideceğiz peki?"
"Daha erken. Öğlene dek sahil kenarında biraz zaman geçirebiliriz. Sonra güneş tepeye çıkmadan, sıcakta kalmamak adına eve döneriz."
"Bilseydim yanıma kitap alırdım," derken sesli düşünmüştüm bir nevi. Emin'in bakışlarını üstümde hissedince de açıklama yapma ihtiyacı hissettim. "Dışarıda kitap okumayı çok severim de..."
"Ben de severim. Birdahakine kitaplarımızı alıp da gideriz artık."
Başımı salladım ve "Olur," dedim yine.
Öte yandan, Emin'in de kitap okumayı sevmesi beni mutlu etmişti. Eve bol bol kitap girmesi demekti çünkü. Bu küçük hoşnutluk da heybeme katıldı.
"Aaa Berra!"
İsmimi pek de yabancı gelmeyen bir sesten işitince ister istemez bakışlarımı kaldırıp etrafa bakındım. Hemen karşımda, bir kaç adım ötemde, aynı mahallede oturduğumuz sınıf arkadaşım Başak vardı. Eski sınıf arkadaşım, diyelim. Sonuçta ortaokul bitti.
Onu görür görmez heybemdeki mutluluklar bir canavardan kaçar gibi uzaklaştı, derinlerime bir yere saklandı ve etrafına duvarlar örerek kendilerini güvene aldı.
Başakla göz göze geldiğim o an içten içe hissettim tadımı kaçıracağını.
Beni gördüğüne sevinmiş gibiydi ama yüzündeki gülümsemenin yapmacık olduğunu biliyordum. Biz birbirimizle pek iyi anlaşamazdık. Doğrusu, o beni sevmezdi. Bana karşı sınıf arkadaşlarımızı yok yere kışkırtmışlığı dahi vardı. İlgi çekmeyi severdi. Dolayısıyla ondan pek hoşlanmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zecir
Teen FictionBazı hikâyeler bitti dediğiniz yerde başlar. * 12 Ağustos 2023 (ilk kurgu) 25 Ocak 2024 - yayın