"Maharet sihirbazlıkta değil, birine hiç karşılık beklemeden kalbini verebilmektir. En büyük, en görkemli sihir, birini sevebilmektir." *
✦
Yaptığımız seçimlerin en küçüğünün dahi ne kadar önemli olduğunu zamanla öğrenecektim. Bazen hâlâ yanlış seçimler yapmaya devam edecek olsam da. Çünkü geleceği öngöremeyen, planlar kurarken Allah'ın da planları olduğunu unutabilen bizler, bazı şeyleri yaşayarak öğrenmek zorundaydık.
İçerideki sehpanın başında oturmuş, ders çalışıyordum. Ev sessizdi. Haziran ayının hafif rüzgarı açık pencereden içeri girip perdeleri hafifçe dalgalandırıyordu. Onuncu sınıfın sonuna ulaşmış olmak beni şaşırtıyordu. Zamanın bu kadar hızlı geçtiğine inanmak zordu. Bir yandan gurur duyuyor, diğer yandan ise biraz ürküyordum. Lise hayatımın yarısı bitmişti. Bu kadarını tamamlayabilmiş olmanın tatminini hissediyordum. Her ne kadar yorgunluklar, stresler, iniş çıkışlar yaşasam da, bu süreçte öğrendiklerim ve hayatıma giren insanlar beni zenginleştirmişti. Küçük adımlarla kendimi geliştiriyordum fakat bunun farkına, bazı konularda tutum ve düşüncelerimin değiştiğimi anlayınca varıyordum.
Yarın önemli bir sınavım vardı ve o yüzden günün büyük kısmını ders çalışarak geçirmiştim. Son sınavlarımızdı. Bu haftayı da atlattığımda rahata erecektim. Güneşli yaz sabahları, dinlenme anları, kendime daha çok vakit ayırabileceğim o huzurlu günler çok da uzakta değildi. En azından öyle umuyordum. Bu yüzden ev işlerini dahi yapmamış, ertelemiştim. Bir gün daha beklese kıyamet kopmazdı.
Telefonumdan gelen mesaj bildirim sesi dikkatimi dağıttı ve koltuğun üzerine uzanıp cihazı elime aldım. Ders çalışmaya on dakika ara verebilirdim. Zaten sabah erkenden kalkmış, saatlerdir kitapların arasında kaybolmuştum. Biraz nefes almaya ihtiyacım vardı.
Mesaj Emin'dendi. İçimde istemsizce bir kıpırtı oluştu. Bugün İzmit'te bir arkadaşının düğünü vardı. Ancak o, dün iş çıkışında İzmit'e gitmiştiLiseden eski arkadaşlarıyla çok önceden plan yapmışlardı; İzmit'te yaşayan bir arkadaşının evinde kalacak ve düğün öncesi hep birlikte zaman geçireceklerdi. Şimdiden orada olduklarını ve eski günleri yad ederken bolca kahkaha attıklarını hayal edebiliyordum. Sonra da bugün, evlenen arkadaşının düğününe hep beraber geçeceklerdi. Güzel bir plan yapmışlardı. Eğleniyor olmalıydılar. Onun adına mutluydum.
Ama işin doğrusu, ev konusunda içim biraz burkulmuştu. Kim bilir, o ev ne hâle gelmiştir şimdi... Onca erkek bir arada... O manzara gözümün önüne geldiğinde iğretili bir gülümseme oluştu yüzümde. Pek de haksız sayılmazdım; evde erkek kardeşlerim varken nasıl bir kaos çıktığını iyi bilirim. Ön yargılı değilim.
Yine de Emin'in orada eğleniyor olması kâfiydi. Kendimi daha rahat hissedip sırtımı koltuğa doğru bırakırken, bakışlarım mesajın üzerine kaydı. Attığı şey fevkalede bir kahvaltı sofrasının fotoğrafıydı. Gözlerime inanamadım. Aklınıza normal bir kahvaltı masası geliyor, değil mi? Ama hayır. Sofrada kuş sütü eksikti sadece. Mezeler bile vardı! Görseli büyütüp baktığımda kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Bütün bunları onlar mı hazırlamıştı yani? Bir grup erkek! Hadi canım!
"Kim yaptı o kadar şeyi?" diye hemen yazdım imalı bir şekilde.
Sabah uyanır uyandığımda mesajlaşmıştık aslında ve Emin kahvaltı hazırlayacaklarını söylemişti. O zaman pek ciddiye almamış, "Bir yumurta kırarlar, patates kızartırlar ve kahvaltı biter," diye düşünmüştüm. Hatta biraz dalga geçip, "Benim kahvaltımı ararsın bence," diye takılmıştım. Bu fotoğrafın bana gönderilme sebebi tamamen gıcıklıktı, biliyordum. Zaten altına da bir not eklemişti: "Evdeyken bu sofrayı arayacağım bence."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zecir
Teen FictionBazı hikâyeler bitti dediğiniz yerde başlar. * 12 Ağustos 2023 (ilk kurgu) 25 Ocak 2024 - yayın