22 - Doğum günü

80 21 13
                                    


"Artık senin elinden tutmayanı, senin de bırakman gerektiğini anladığın o an, kalbin kırılmış demektir." *


Canım arkadaşım İclal ile neredeyse iki aydır bir araya gelememiştik. Arada sırada annemlere gittiğimde onunla buluşur, kahve içip uzun uzun sohbet ederdik. Ama bu son iki ayda ne zaman bir plan yapsak, ya benim işim çıkmış ya da onun programı uymamıştı. Bir türlü nasip olmamıştı.

Bugün doğum günüydü. Ona çok beğeneceğini düşündüğüm bir hediye almıştım ve şuan yoldaydım. Yanına gidip onu şaşırtmayı planlıyordum. Gittiği dikiş nakış kursuna uğrayacak ve çıkış saatinde kapıda bekleyerek küçük bir sürpriz yapacaktım. Sonra onu beş dakika mesafedeki pastaneye götürüp, minik bir doğum günü pastası alıp birlikte kutlama yapmayı düşünüyordum.

Emin, kursların olduğu binayı gördüğünde yavaşça arabayı kenara çekti. "Şurası galiba," dedi. "İşin bitince ararsın, gelip alırım," diye ekledi.

Emniyet kemerini çözerken, ona dönüp gülümsedim. "Tamam, görüşürüz. Allah'a emanet ol."

Emin hafifçe başını salladı, dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. "Görüşürüz. İyi eğlenceler."

Arabadan indim. Emin sinyal verip çıktı ve araba sokaktan uzaklaştı, gözden kayboldu.

Arabadan indiğimde Emin sinyal verip sokağın sonuna doğru ilerledi ve gözden kayboldu. İçimde bir heyecan dalgası vardı. İclal'i özlemiştim, onunla oturup uzun uzun konuşmayalı epey zaman olmuştu. Bugün bu açığı kapatmak için harika bir fırsattı. Gölgelik bir köşe bulup beklemeye başladım. Haziran ayının sıcaklığı kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Çevremdeki ağaçlar yemyeşil, çiçekler rengarenk açmıştı. Yazın en güzel günleri yaşanıyordu.

Beklerken gözüm saate kaydı ve içimde bir endişe belirdi. Neden hâlâ çıkmamıştı? Yoksa ben mi geç kalmıştım? Binadan çıkan kimse yoktu henüz, o yüzden biraz daha beklemeye karar verdim. Beş dakika kadar sonra, kadınlar gruplar halinde dışarıya çıkmaya başladı. Aralarında birkaç genç kadın da vardı, ama İclal yoktu. İçimde bir merak dalgası yükseldi. Acaba erken mi çıkmıştı? Kursa geldiğinden emindim, annesini aramış, planımı onunla paylaşmıştım. Hanife Teyze de sabah İclal'in kursa gittiğini söylemişti.

Gel gör ki insanlar dağılmış, arkadaşımdan bir iz bulamamıştım. Kafamda düşünceler dönerken, kendimi kadınların yanına doğru ilerlerken buldum. Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim, ama sorup öğrenmekten başka çarem yoktu. "Afedersiniz," dedim nazikçe.

İkisi de adımlarını durdurup bana baktı. "Buyur kızım," dedi biri.

"Ben İclal'in arkadaşıyım. Dikiş kursundaki. Tanıyor musunuz?"

"Evet kızım. Tanırız."

"Nerede acaba? Daha çıkmadı mı? Onu görmeye gelmiştim de."

Kadınlar birbirlerine baktılar, sonra biri cevap verdi: "İclal on - on beş dakika önce çıktı kızım. Son zamanlarda erken ayrılıyor."

Bu cevabı duyunca moralim bozuldu. "Teşekkür ederim teyzeciğim, Allah'a emanet olun," dedim ve yanlarından ayrıldım. İçimde bir burukluk vardı, planım suya düşmüş gibi hissediyordum. Erken çıkmış, onu kaçırmıştım...

Hemen olumsuz düşüncelere kapılmak yerine, evine gidip orada sürpriz yaparım, diye düşündüm. Bu durum keyfimi biraz kaçırsa da heyecanımı korumaya çalışıyordum. Adımlarımı hızlandırıp sokağın karşısına geçtim, ama sıcak hava beni bunaltmaya başlamıştı. Güneşin altında kaldırım boyunca yürümek iyice zorlaşıyordu. Yolda hiç gölge bir yer yoktu.

ZecirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin