" Bu kez kesin uzaklaşır, diye düşünürken, gitmedi, bekledi. İyi insanlar öyle yapar."*
✦
Emin Yiğitsoy
"Aptalsın oğlum sen, iki bulaşık için kızın kalbini kırdın, ağlattın. Değdi mi?"
Kendi kendime söylenmeyi sürdürürken bir yandan da yerdeki kırıkları topluyordum. Berra'yı öyle incinmiş görünce pişmanlık hissi yüreğimi yakmıştı. Hâlâ da yakıyordu. Fakat düşününce, Berra'nın takıntı olduğunu söylediği bu durumların beni gerçekten o anlarda rahatsız ettiğini biliyordum. Tepki vermemek elimde değildi. Kendimi tutmaya çalışsam da bir noktadan sonra patlıyordum. Sebebini hâlâ anlamamıştım.
"Hayır yani, bu kızdaki da ne inatmış. Bi de gurur yaptı, iyi mi! Nasıl gönlünü alacaksak artık?"
Benim öfkem alev gibiydi, hemen yanar sönerdi. Kin tutmaz, olaylarda takılı kalmazdım. Bu sebeple kendi kızdığım ve kırıldığım noktaları çoktan unutmuştum. Şimdi kafamda Berra'nın duyguları dönüp duruyordu.
Mutfaktaki işim tamamen bitince içeriye dönüp kapıdaki anahtarı çevirdim ve kilidi açtım. Odaya girdiğimde Berra'nın sehpanın başında olmadığını görmek beni şaşırtmamıştı. İnadının hemen kırılmayacağını tahmin ediyordum. Anlam veremediğim şey ise ödevini nasıl olup da bu inada ve gurura dahil etmeyi başarabildiği ve yapmama kararı aldığıydı. Ödevin ne alaka yani, değil mi? Otur yap işte. Onun bitip bitmemesi, mutfak işlerini ve tartışmamızı değiştirmiyor, alakasız. Kadınları anlamak gerçekten de zor.
Bakışlarım koltuğa doğru kaydığında Berra'nın uyuyakaldığını fark ettim. Saate baktığımda çok geç olmadığına karar verince biraz uyumasının iyi gelebileceğini düşünerek ona hiç ilişmedim. Bir saat sonra uyandırır ve ödevini yapıp bitirmeye ikna etmeye çalışırdım.
Kitabımı alıp karşı koltuğa oturdum ve kaldığım yerden okumaya başladım. Zaman zaman saati kontrol ediyordum.
Bir saatin sonunda "Artık uyandırayım," diye niyetlenerek kalktım ve Berra'nın başında dikildim. İsmini seslensem de pek umursamadı. Dizlerimin üzerine çöküp Berra'ya uzandım. Omzunu hafifçe dürttüm. "Berra? Uyan hadi."
Önce kıpırdandı, ardından yavaşça gözlerini araladı. Bakışları ela harelerime dokunduğunda bir kaç saniye orada oyalandıktan sonra hızlıca gözlerini yumdu. İncinmişliğinin hâlâ sürdüğü, o kaçıngan bakışlarından anlaşılabiliyordu.
- Berra, hadi ödevini bitir. Zaten az kalmıştı.
"Hayır, git başımdan," diye uyku mahmuru bir sesle itiraz etti. Ya sabır! Bu kadar inadı bünyesi nasıl kaldırıyor acaba?
"Tamam, bana kızıyorsun. Ama ödevinin suçu ne?"
Sorumu cevapsız bıraktı. Küsmüştü işte, iyi mi! Kalbimdeki pişmanlık yine kendini belli ederken derin bir nefes aldım. Yok, böyle olmayacaktı.
İçime yayılan şefkat hissiyle, yüzüne düşen saçlarını nazik ve yumuşak bir şekilde geriye ittim. Parmaklarım yüzüne değince aniden gözlerini aralamıştı. Onun irkilmesine sebep olduğumu düşünerek elimi geri çektim. Sakince söze girdim.
- Berra, özür dilerim. Seni üzmek istemedim, gerçekten.
Bakışları, bir şeyleri çözmek ister gibi usulca yüzümde dolandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zecir
Teen FictionBazı hikâyeler bitti dediğiniz yerde başlar. * 12 Ağustos 2023 (ilk kurgu) 25 Ocak 2024 - yayın