8 - herkes gibi

354 52 68
                                    

"Bir insanın bir insanı gerçekten tanıyabileceğine dair bütün inancımı kaybettim" *

--

İnsanlar birbirini zamanla tanır. Ne tanışmada, ne haftalar süren buluşmalarda, ne aylar alan görüşmelerde muhatabımızın sırrına eremeyiz.

Tam olarak bilemeyiz neyi sever, neye kızar, neye zaafı vardır, hangi duyguları hangi huyları ön plandadır, hangi özellikleri baskındır, kimden ne bekler, ne kadar fedakarlık yapabilir, ne kadar anlayabilir, sabredebilir, neye ne denli tahammül edebilir, ne ister, benden ne götürür, bana ne katar...

Birlikte yaşayacağımız her ân bize onun hakkında yeni şeyler öğretir. Bazen hiç fark etmeden çözeriz kişiler hakkındaki bazı düğümleri. Eğer dikkatimizi verip anlamak istersek inceliklerini de görürüz.

Ama insan o dikkati olgunlaştığında en iyi şekilde verebilir. Henüz ortaokul, lise çağındaysanız, hayattaki ben merkezci bakış açınız hâlâ üstünüzde demektir. Hatta kimileri o ben merkezciliği üzerinden yetişkin olsa dahi atamaz. Karşısındaki o kadar da umurunda değildir. Onu yeterince anlamaya çalışmaz. Her şeyin ortasına kendisini koyar.

Benim hayatım. Benim duygularım. Benim düşüncelerim. Benim haklılığım. Benim kavgam. Benim sırrım. Benim savaşım. Benim isteklerim. Benim hedeflerim. Benim hayallerim. Ben ben ben...

Ben Berra. Bugün okulumun ilk günü. Hayallerimde kalacağını düşündüğüm lise hayatının eşiğine adım atmış bulunmaktayım. Yeni insanlar tanıyacağım. Yeni deneyimler edineceğim. Öğreneceğim. Yalnız kimya, edebiyat, matematik değil, hayatı öğreneceğim adım adım. İnsanları. Yaşamayı. Herkes gibi. Belki de yanılıyorum. Berra gibi, ben gibi öğreneceğim. Herkes bir mi ki?

"Biraz yavaş yürüsene, okul kaçmıyor. Olduğu yerde duruyor. Vallahi bak!"

Otobüsten indiğimizden beri sessizce yanımda yürüyordu Emin. Bazen gerimde kalır gibi oluyor, sonra yine bana ayak uyduruyordu. İlk günüm olduğu için çok heyecanlıydım. Yerimde duramıyordum. Kıpır kıpırdım. Emin nakil sonuçlarını öğrenmek için evden çıktığı o gün onun dönmesini beklerken heyecandan yerimde duramayıp enerjimi bütün evi inceden temizlemeye harcamam gibi.

"Çocuk gibi mızmızlanma. Benden uzunsun, büyüksün. Adımlarıma ayak uyduramıyorsan senin problemin."

"Bu performansı her zaman sergilemeni bekliyorum o zaman! Sonra ileride 'Emin yavaş yürü, yoruldum, sana yetişemiyorum' falan dersen hatırlatırım bak."

"Demem, korkma!"

Yalan. Şimdiye dek bir kaç kez dedim. Bundan sonra da illa derim kesin. Ama önemli değil. Boşverin. Zaten ikimiz de ciddi değiliz. Klasik ergen atışması rutinimizi gerçekleştiriyoruz. Napalım, birbirimizden başka uğraşacak kimimiz var şuan etrafta? Kimse. Canımız mı sıkılsın?

Emin sustu, uzatmadı. Ben de biraz sakinleşip yavaşladım. Beş dakika sonra yine bana seslenişi işittim. Bu kez yanımdaydı.

"Berra?"

Bir süredir üzerinde düşünceli bir hâl vardı. "Bir şey mi oldu? İyi misin?" diye sormama rağmen geçiştirmişti. Kanmamıştım. Şimdi ise ağzındaki baklayı çıkaracak gibi bir ses tonuyla girmişti mevzuya.

"Efendim?" derken istemsizce ona döndüm. Sanki onu kuşatan sorun benim de üzerime sinmişti. Ve ne olduğunu bilmesem de Emin'i düşündürten şey, elbette beni meraklandırıp ciddileştirmişti.

Yürümeye ara verdi. Böylelikle ben de yanında durdum ve söyleyeceklerini dinlemek için ona döndüm.

"Şimdi yeni insanlarla tanışacaksın. Arkadaşların olsun, öğretmenler olsun..."

ZecirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin