29 - kraliçe

107 23 22
                                    


"Göz varlığa değer, ruhlar birbirine." *


Fındık toplama işimiz artık bitmişti. Günlerdir süren yorucu çalışmanın ardından derin bir rahatlama hissi içime dolmuştu.

Emin'in bacağı ağrıdığı için sonrasında ona yere oturup bacağını uzatıp rahat edeceği şekilde toplaması için ısrar etmiştik. Aslına bakarsanız biz hiç tarlaya gelmemesini söylemiştik ama beyefendi inat edip gelince en azından bir şeyleri onun için kolaylaştırmak istemiştik. Bu kez onun kovalarını ben boşaltmıştım. Susayınca suyunu götürmüştüm. Yardıma ihtiyacı olunca yanına koşmuştum. Neyse ki son kısım düzlüktü de biraz rahat etmiştik.

Son ağacın altındaki fındıkları da topladığımızda, yorgunluktan tükenmiş halde "Artık yerde bir fındık bile görsem eğilip almam!" demiştim. Herkes gülmüştü bu halime, ama gerçekten de içimden geçen buydu.

Şimdi harman makinası denen o kocaman alet gelmişti ve fındıkların harmanı yapılıyordu. Gürültülü ve devasa bir makine fındıkları bir borudan çekiyor, yapraklardan, kumuşlarından ve çöplerden ayırıyor, taneler halinde çuvalara dolduruyordu. Ayrılan fındıklar taneler halinde çuvala doluyordu. Faruk abi, Oktay amca ve komşulardan bir kaç erkek daha bu işle ilgileniyordu.

Biz ise Reyhan teyzeyle birlikte çay demlemiş, sofra hazırlamıştık. Harman işi bitince yorgun ve acıkmış olan beylerin atıştırması içindi.

Az sonra makinanın o yüksek ve gürültülü sesi kesildi. Bir şükür mırıldandım. Yeniden kuş seslerini duyunca kulaklarım bayram etti.

Tam o sırada, elinde yarısı dolu bir çuval ile karşıdan gelen Emin'i görünce oturduğum sandalyeden kalktım ve yavaşça ona doğru yürüdüm. Yorgundu, ter içindeydi ve üzeri baştan aşağıya toz içindeydi. Yanına yaklaştıkça saçlarının arasına dahi tozlar ve ot parçaları doluştuğunu fark ettim. Bir an için onun bu hali karşısında içim cız etti.

"Bitti mi?" diye sordum.

"Bitti" dedi ve elindeki çuvalı kenarı bıraktı. Evin kapısından çıkan Reyhan teyzeye "Reyhan teyze, bu elek altıymış. Haberin olsun," diye seslendi.

- Tamam çocuğum. Dursun orada.

Reyhan teyze elindeki ekmek poşetini masaya bırakıp yeniden içeri girerken Emin üstü başını silkelemeye koyuldu. "Dur yardım edeyim," deyip sırtındaki tişörte yapışan tozları silkeledim. Ardından, toz içinde kalan saçlarına uzandım. Parmaklarım yumuşak saç tellerine değince ilkin garipsesem de ot parçalarını ayıklama işlemine devam ettim. "Biraz eğilsene," dediğimde söylediğimi yaptı ve başını eğdi. Saçlarını karıştırıp içindeki tozların yere düşmesini sağladım. Saçlarının arasına iyice karışmış tozları ayıklarken parmaklarımın Emin'in saçlarında gezinmesi garip bir sıcaklık yaydı içime.

Yeterince temizlendiğinde "Gerisi duş alınca gider," deyip zihnimden geçeni dile getirdim. Emin başını kaldırıp teşekkür ederken saçlarını fazlasıyla dağıttığımı fark edip hâline güldüm.

Göz göze geldiğimizde hayırdır manasında baktı bana. "Komik oldun da," dedim gülüşümü bastıramayarak.

"Karizmamı çizdin değil mi? Aşk olsun ya!" diyerek şakayla söylenmeye başladı.

Şu haliyle bir aşk romanı kahramanından çok, bir fındık işçisi gibiydi. "Bu hâlinle hiç aşk meşk olacağını sanmıyorum," diye takıldım ona

ZecirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin