15 - kar taneleri

240 40 169
                                    

"Sevmek için zaman ayırmak gerekir. Güzelliği ancak zaman ayırarak fark ederiz."*

---

~ Emin Yiğitsoy


Bazı zamanlar kendimizi geçmişin dalgaları arasında kulaç atarken buluruz. Bugün benim için o zamanlardan biri olacaktı.

Sabah ezanının sesine kendiliğinden uyanmıştım. Son zamanlarda sık sık yaşıyordum bunu; telefonun alarmı çalmadan önce ezanın çağrısıyla gözlerimi açıyordum. Hoşuma da gidiyordu açıkçası. Çünkü sabah ezanı bir başka dokunuyordu içime.

Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdüm ve camı biraz araladım. Minareden yükselen sesi artık daha net duyuyordum. Bu sese köpeklerin uluyuşu ve güne erken başlayan bir kaç kuşun ötüşü karışıyordu. Mevsim kış olmasa cırcır böceklerinin ve daha başka kuşların da cıvıltılarını duyardım şimdi.

Etraf oldukça sessizdi. Henüz gün başlamamıştı. Telaşlar, endişeler ve koşturmalar da uykudaydı, insanlarla birlikte.

"Namaz uykudan hayırlıdır," kısmına gelince anlamını mırıldandım istemsizce. Ezan bitince duasını okudum ve araladığım pencereyi kapattım.

Aklıma Yahya babam gelmişti bir an. O da böyle sabahları erkenden uyanır, pencereyi açar, yahut balkona çıkar ve ezanı dinlerdi. Küçükken tuvalete kalktığımda bir kaç kere buna şahit olmuş, ne yaptığını sormuştum. O da açıklamıştı. Sonra heves etmiştim ve ben de ona eşlik edip ezanı dinlemiş, onunla birlikte namaz kılmıştım. İyi adamdı Yahya babam.

Ona ve anneme birer Fatiha okuyup ruhlarına armağan ettim. Annemin özlemi sabahın bu vakti yüreğimi mesken edinirken alışık olduğum bu duyguya merhaba demekle yetindim.

Odadan çıkıp lavaboya girdim ve abdest aldım. İçeriye geri geldiğimde Berra'nın dün geceki ricası hatrıma geldi. Yattığı koltuğa doğru yaklaşıp biraz ötede durdum ve uyanması için ismini seslendim. Biraz kıpırdansa da rüyasından sıyrılamamıştı belli ki.

"Bir insanı uyandırmak bu kadar zor olmamalı," diye mırıldandım ve omzunu dürttüm. Yorganını çekeledim. Ne denediysem nafile. Ben de kibarlığımdan uyuzluğuma geçiş yapmaya karar verdim. Yoksa güneş doğana dek uyanmazdı bu kız. Tehdit etmek şarttı. Ya da tehdit değil, uyanmak için motivasyon vermek diyelim biz ona.

- Berra! Hadi uyan artık! Yoksa yüzüne soğuk su dökerim bak!

- Saçmalama ya...

Mırıldanarak kıpırdandı ama sırtını dönüp uyumayı sürdürdü. Artık biraz sıkılmıştım. İşi eğlenceli hâle getirmek lazımdı.

- İyi, abdest almak için banyoya gitmene gerek kalmaz. Ben buracıkta halledicem o işi senin için. Bekle de gör. Getiriyorum suyu.

- Yaa Emin!

Biraz daha kendine gelip bana sitemli bir şekilde söylenirken gözlerini aralamıştı. Fırsat bu fırsat deyip uykusu iyice açılsın diye laf üstüne laf saydım.

- Sabah namazı vakti. Uyandır demiştin. Bak sonra ben de yatarım ve uyuyakalırsın. Namaz vakti geçer. Hadi kalk. Abdest al da cemaat yapalım istersen?

"Hıhı," deyip oturur pozisyon alsa da etrafa boş boş bakıyordu. Zaten normalde de kendine gelmesi biraz zaman alırdı. Garipsemedim. Bilakis komiğime gitti ve onun hâline güldüm.

- Ne gülüyorsun?

- Hiiç!

TV ünitesinin altından seccadeleri alıp uygun şekilde sererken "E hadi, ayıp ama bak, seni bekliyorum," dedim hanımefendiyi harekete geçirmek isteyerek.

ZecirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin