"Dünyadaki hiçbir mesafe kaderin birbirine yakınlaştırdığı insanlara engel olamaz." *
——
Güneş bazen üstünüze vurur. Gözlerinizdeki hâreleri parlatır. İçinizi ısıtır, teninizi aydınlatır. Kalbinize dek ulaşır sanki ışıkları. O sıcaklığa teslim olur, gözlerinizi kapatır, merhametin en büyük simgelerinden biri olan o gökteki varlığın ruhunuzdaki yankılarını hissedersiniz.
Hissettim ben de. Otobüsün camından yüzüme dokunup beni aydınlatan güneşi hissettim. Huzurluydum.
"Pişt, uyudun mu yoksa?"
Yanımda oturan Emin kulağıma doğru eğilmiş, fısıldadığı kelimelerle beni iç dünyamdan sıyırıp gerçek dünyaya getirmişti.
"Boşuna uğraşma, uyumadım tabiki."
Sözlerimde hafif bir ima vardı çünkü geçenlerde Emin beyle sohbet ederken yatağımdan ve evimden başka hiçbir yerde, özellikle toplum içinde, yani sınıfta, toplu taşıma araçlarında, dışarıda, kütüphanede vesaire asla uyuyamadığımı söylemiştim. O da inanmamış, "Hadi canım, insan bi kere olsun derste, yahut otobüste uyumaz mı? İlle uyumuşsundur," diye diretmişti. Onu ikna etmem zaman almıştı. Aslına bakarsanız, ikna edebilmiş sayılmazdım. Her fırsatta o söylemimin aksini ispat etmeye çalışıyor, resmen yatağımdan yahut evimden başka bir yerde uyuyakalayım da benim tezimi çürütsün diye fırsat kolluyordu. Şuan o anlardan birini yaşıyorduk.
"Ah be!" diye futbol oynarken atacağı kritik bir golü kaçırmış kadar üzüldü. "Neyse, illa bi gün uyuyacaksın ve sen de bu durumu yaşayacaksın, normal insanlar gibi."
"Tabi tabi," diye geçiştirdim onu.
"Ama bak, benim olmadığım bir yerde, görmediğim bir zaman, olur da sınıfta, derste, kantinde, otobüste falan uyursan benden gerçeği saklamak yok! Söz ver hemen!"
İçten içe onun bu garipliğine gülsem de "Emin senin hayatta uğraşacak başka işin yok mu?" diye cevapladım ciddi bir şekilde.
"Bir adamın öncelikli işi eşidir, eh ben de senle uğraşıyorum işte."
Sesi gülmeliydi.
"Benle uğraşmayı bırakırsan belki de hayalin gerçek olur ve otobüste tam da şu yolculukta uyuyakalırım," deyip yeniden cama doğru döndüm. Artık yüzümü görmediği için rahatça güldüm.
"Çok iyi fikir!"
Evet arkadaşlar. Neredeyse bir ay geçmişti aradan. Emin'in de aslında 19 yaşlarında bir ergen olduğunu ve olgun tarafına rağmen büyümeyen bir çocuğun hâlâ içinde yaşadığını öğrenmiştim bu süreçte. Kendim de farklı değilim, biliyorum. O rahat rahat bana takılıyor, bense nazlanıp ona istediğini vermek yerine ters yapıyor ama alttan alttan bu durumdan hoşlanıyorum da.
"Bi dakika bi dakika, sen az önce beni başından savdın aslında."
Aradan geçen üç beş dakika sonra büyük bir aydınlanma yaşadı Emin. Kıyamam.
Bu kez kendimi tutamayıp aşikar bir biçimde güldüm.
"Günaydın Emin bey, ben uyumadım ama siz uyumuşsunuz anlaşılan. Yeni uyanabildiniz," dedim üstüne. Oh mis. Şimdi çatlıyordur.
"Günah günah, insan dostuna, yoldaşına da böyle davranmaz. Hiç kadir kıymet bilmeyen birisin."
Emin'in yakınmalarını daha dinlerdik ama neyse ki ineceğimiz durağa gelmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zecir
Teen FictionBazı hikâyeler bitti dediğiniz yerde başlar. * 12 Ağustos 2023 (ilk kurgu) 25 Ocak 2024 - yayın