25 - ateşböcekleri

100 21 2
                                    


"Her şey bir mucize, sen bakmayı bilirsen." *


Askerlik mevzusundan sonra pek konuşmamış ve insanlarla muhatap olmamıştım. Ayaklarımı dereye sokup oturmuştum. Eve döndüğümüzde ise ilk iş olarak banyoya girip duş almış, sıfır kollu pijama takımımı giymiş ve içeriye geçip oturmuştum. Biz piknikteyken bakamadığım için Hazal ve Ceyda'nın gruptaki konuşmalarını okumuş, bazı mesajlara cevap vermiştim.

Bu sırada Emin de duş alıp eşofmanlarını giymişti. İçeriye girdiğinde ilkin göz göze geldik, ardından hızla bakışlarımı kaçırıp elimdeki telefona döndüm. Yapacak hiçbir şeyim olmasa da onunla ilgilenmemek için kendime bir kaçış olarak uygulamalar arasında boş boş dolandım bir süre.

Fakat içimde biriken sorular ve hisler artık daha fazla bekleyemez ve bastırılamaz hale gelmişti. Telefonumu anıma bırakıp karşı koltukta oturan Emin'e döndüm. Patlamaya hazır olan cümleler istemsizce dilimden döküldü. "Askere gitmeyi düşündüğünü bana neden söylemedin?" Sesimde engel olamadığım bir sitem vardı.

Emin bir an duraksadı. Yüzündeki sakin ifade değişmemişti ama bakışları ciddileşmişti. "Söyleyecektim. Ama bugün de Ali abi birden sorunca, biz daha konuşamadan öğrenmiş oldun."

Bu cevabı duymak içimdeki gerginliği hafifletmeye yetmemişti. "Bu kadar önemli bir şeyi bana önceden söylemeliydin," dedim sertçe. "Ben de ona göre kendimi hazırlayabilirdim.

Emin, kalkıp yanıma geldi ve biraz öteme oturdu. Bana döndü, güven verici bakışlarıyla konuştu. "Berra, daha kesinleşmedi ki... Zaten vakit var, konuşurduk. Ben de bir süredir bunun üzerinde düşünüyordum ama henüz net bir karar vermemiştim. Daha Haziran ayındayız, yine kendini hazırlarsın, korkma."

Bu açıklaması bile zihnimdeki karmaşayı dindiremiyordu. Aklımda bir sürü soru belirmişti ve hepsi birbirine düğümlenmiş gibiydi. "Sen askere gittiğinde ben ne yapacağım?" diye sordum, endişemin gölgesi sesime yansımıştı. "Annemlerle mi kalacağım? Babam varken nasıl okula gidip geleceğim? Babam benim okula gittiğimi bile bilmiyor ki!"

Emin'in yüzüne baktım, onun sakinliği içimdeki fırtınayı daha da körüklüyordu. Kendimi bir anda o kadar çaresiz hissetmiştim ki, ona karşı olan tavrım dahi değişmişti. Fakat bunu henüz fark edememiştim. Anlayışlı olmaya çalışıyordum ama kalbimdeki korku ve endişe giderek artıyordu. Bu yüzden sesim daha sert çıkmıştı. "Sen gidince her şey altüst olacak. Hiçbir şey planladığımız gibi gitmeyecek, Emin. Bunu hiç düşündün mü?"

Emin derin bir nefes aldı ve biraz daha ciddileşti. "Berra, bu iş er ya da geç olacak. Sadece benimle ilgili bir durum değil. Ülkem için bir görev. Bugün ya da yarın, bir şekilde yaşayacağımız şeyler bunlar. Eniştemin dediği gibi, ne kadar erken, o kadar iyi. Ayrıca, nerede kalacağını, okulu falan bir şekilde hallederiz. Konuşur, bir yol buluruz."

"Nasıl bir yol bulacağız? Annemlerle kalsam, babam her gün nereye gittiğimi sorgular. Ödevlerim var kitaplarım var, okula gittiğimi anlamaması gibi bir ihtimal yok. Burada tek kalmama da asla izin vermezler. Başkası benimle kalsa, kim kalsın? Herkesin kendi düzeni, işi gücü var. Söylediğin kadar basit değil yani."

Emin sessizce beni dinledi. Ardından "Endişelerinde haklısın ama sakin ol. Ben bu süreçte her şeyle ilgileneceğim, düşüneceğim bir yol. Şuan gereksiz yere öfkeli davranıyorsun, farkında mısın?"

"Gereksiz yere öfkeli mi davranıyorum? Gereksiz yere?" diye şaşkınlıkla yineledim. "Öfkeli değilim, sadece haklı olarak sorunları ortaya koyuyorum." diye sakince ona çıkıştıktan sonra tartışmak anlamsız gelmişti. Hızlıca ayaklanıp "Her neyse. Benim uykum geldi. Sana iyi geceler," diyerek odadan çıkmaya yeltendim.

ZecirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin