Meyra kendisini şaşkınlık içerisinde bırakıp giden Arhan'ın arkasından öylece baktı, ne demekti şimdi bu.. Nasıl oldu da kendisini sevdiğini anlamıştı, ya da anlamamıştı da dalga mı geçiyordu? Uzun uzun düşündü eve gidiş yolunda, hem mutlu oldu hem tedirgin. Erkek kısmına böyle şeyler belli edilmemeli derlerdi büyükler, ya Arhan kendisinin erkek meraklısı olduğunu düşünürse, o zaman üzülürdü çünkü Meyra'nın gözünde de gönlünde de Arhandan başkası yoktu."Geldin mi Meyra?" Eve varıp çaldığı kapıyı küçük kardeşinin açmasıyla içeri geçtiğinde annesinin her zamanki sert sesinin aksine yumuşak ses tonunu duyunca gerginleşti, böyle yumuşak olduğu zamanlar arkasından mutlaka kendisinin canını sıkacak bir şeyler olurdu.
"Evet ana yağmur yağınca erken gönderdiler." Hatice kızını baştan aşağı süzüp kafasıyla yukarıyı gösterdi "Çık üstüne başına düzgün şeyler giyin akşama misafir var." İşte o an yerine mıhlandı ve annesinin seni vereceğim derken ciddi olduğunu bir kez daha anladı çünkü misafir demek görücü demekti. Korka korka sordu annesine "Neden ana, kim geliyor?"
"İstemen var akşamleyin, Hüseyin amcanın oğlu Sedat'a veriyoz seni. Haydi çabuk ol, hazırlık için bir ton iş var." Meyra'nın anında gözleri doldu, kalbiyse çoktan acımaya başlamıştı bile "Hayır ana istemiyom ben evlenmek fal-" sağ yanağına yediği okkalı tokatla tezgaha tutundu düşmemek için "Ben sana bana karşı çıkmayacan demedim mi? Kapa ağzını çabuk hazırlan, evde turşunu mu kuralım senin!" Koşa koşa çıktı yukarı odasına. Zoruna giden yediği tokat değil de annesinin o bir fazlalıkmış gibi davranıp bir an önce onu vererek kurtulmak istemeseydi.
Oturdu odasında bir köşeye, yarım saat ağladı içi gide gide. Kalbinde yıllardır sır gibi sakladığı Arhan varken başkasına nasıl eş olacaktı? Sonunda ağlamaktan yorulup göğsü daralmaya başladığında zor bela susturdu kendini, bu işin içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu. En siyah elbisesini geçirdi üstüne, bir de siyah düz bir yazma taktı çünkü bugün onun istemesi değil ruhunun ölüm günüydü. Elini yüzünü de yıkadıktan sonra aşağıya geri indi "Ben hemen Bilnur'un yanına gidip gelecem."
Hatice atabileceği en sert bakışlardan birini attı kızına "Ben sana bir ton iş var diyom akşam için sen hâlâ lakırtı peşindesin." Meyra gözlerini kaçırarak ağladı ağlayacak vaziyette mırıldandı "Ana lütfen, hemen döneceğim yemin ederim." Elindeki bardağı hızlıca ovaladı Hatice "Yarım saate döndün döndün Meyra dönmedin fena olur, ayrıca döndüğünde bu üstüne geçirdiğin esvapları da değiştir. Biri öldü de bizim mi haberimiz yok?!"
"Tamam ana, hemen döneceğim." Deyim yerindeyse uçarak gitti Bilnur'lara, hızlı hızlı çaldı kapıyı "Meyra, geç içeri." Meyra aceleyle arkadaşının kolundan tutup kendisiyle dışarıya sürükledi "Dur kız nereye götürüyon hem bu halin ne senin?" Bilnurların evininin arka bahçesine geldiklerinde arkadaşının kolunu bıraktı "Bilnur ben bittim, akşama beni istemeye geliyorlar. Bilnur ben ne yapacağım, kafayı yiyeceğim.. ben istemiyorum Bilnur!" Gözyaşları sicim sicim akmaya başladı yanaklarına doğru, Bilnur şok içerisinde dinledi Meyra'nın söylediklerini "Ne demek istemeye geliyorlar, e baban he demiş mi? Kim geliyor.. zengin mi, zengin değilse nası verdi?"
"Babamın yan köyden bir dostu var, onun oğluna verecekler. Babam belli ki arkadaşının oğlu diye kabul etmiş. Napacağım ben Bilnur?" Bilnur hızlıca düşünmeye çalıştı, nasıl kurtulacaklardı bu işten? Çaresizlik iki arkadaşı yılan gibi sardı, ikisinin de aklına hiçbir şey gelmiyordu. Sonra birden aklına düşen fikirle Bilnur karşısında için için ağlayan arkadaşına baktı "Meyra, ben bir şey buldum da.. biraz saçma gelebilir ama tek çaremiz bu gibi duruyor yane en azından bu geceyi geciktirebiliriz." Meyra gözyaşını silip umutla baktı arkadaşına "Söyle Bilnur Allah aşkına, söyle ne olursa ben razıyım yapmaya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARHAN
Romance1980'lerde Osmaniye'nin bir köyünde geçen; Hapisten yeni çıkan kalbi taş tutmuş Arhan ve yıllar öncesinden beri onu kalbinde taşıyan Meyra'nın hikayesi.. ARHAN isimli ilk hikayedir :) ( Eski zaman kurgusudur, bunu göz önünde bulundurarak yorumları...