FİNAL

13.5K 965 110
                                    

Meyra paytak paytak emekleyen oğlunun poposuna vurup gülümseyerek domatesleri doğramaya devam etti. Oğlu artık beş aylık olduğundan emeklemeye başlamıştı ve olduğundan daha tehlikeliydi. Üstelik o kadar yaramaz bir çocuktu ki, kesinlikle büyüyünce Arhan gibi gözü kara bir delikanlı olacaktı. "Aslanım hayırdır nereye?"

Meyra domatesleri bırakıp sesin geldiği yöne gittiğinde gözleri şaşkınlıkla açıldı. Evin dış kapısı açıktı ve Aybars Arhan'ın bacaklarının arasından dışarıya emeklemeye çalışıyordu. "Ay Arhan tut düşecek şimdi!" Arhan eğilip Aybars'ın ensesinden tuttuğu gibi havaya kaldırdığında Meyra gülmekle kızmak arasında gidip geldi "Arhan düzgün tutsana çocuğu, ceket mi bu? Askıya as istersen bi de."

"Kaçmaması için iyi fikir aslında." Arhan askıya doğru ilerlediğinde Meyra aceleyle koşarak oğlunu Arhan'ın elinden aldı. Arhan karısının bu telaşlı haliyle gülüp ceketini çıkararak askıya astı. "Güneş kafana vurmuş herhalde senin, nasıl kıyarsın oğluma?" Arhan kafasını he he der gibi salladı. "Ben geldiğimde kapı açıktı, on metre uzaktan nasıl yüreğim ağzımda geldiğimi bana sorma istersen. Aybars az daha uzaya uçuyordu yetişmesem." Meyra afallayarak kocasının ciddiyetini sorguladı, epey ciddi duruyordu. "Ne demek kapı açıktı, sen anahtarla açmadın mı?" Arhan evin kapısındaki Meyra'nın anahtarını gösterdi. "İnanamıyosan bak, kapıda senin anahtarın var zaten. Ben nasıl açayım?" Meyra duyduğu suçlulukla oğlunun yüzünü öpmeye başladı. "Özür dilerim oğlum kapının açık olduğunu asla görmedim."

Arhan Meyra'ya fark ettirmemeye çalışsada çok endişelenmiş ve çok sinirlenmişti. Emekleyen bir bebeği sürekli gözetim altında tutmak gerekirdi yoksa böyle şeyler olurdu işte. Dış kapının üç basamaklı merdiveni vardı. Aybars oradan düşse en kötü ihtimalle kolu bacağı alçıya alınırdı. "Bir dahakine dikkat et Meyra. Gözün üstünde olsun çocuğun." Meyra gözleri uykusuzluktan giden oğlunun kendi kendine konuşmasını gülümseyerek izlerken kocasının bu cümlesiyle ona döndü.

"Yemek yapıyordum Arhan, hiç fark etmedim ki. Ben ister miyim kendi çocuğuma zarar gelsin?"

"Tamam o zaman çarşafa battaniyeye falan sar çocuğu işin bitene kadar, gözün üstünde olsun yeter."

"Oldu, boğulsun çocuk bu sıcakta sonra demi, sen çok biliyon?!" Arhan sinirle çıkışan karısıyla kaşlarını çattı, ne bağırıyordu şimdi durduk yere. "Sesinin ayarını kıs Meyra, sıcaktan bunalmayacağı şekilde sar sende. Her haltı ben mi söyleyeyim?"

"Sen de tabii her şeyi, her şeyin en doğrusunu sen biliyon ya. Sen diycen tabii başka kim dicek?!" Arhan sabırla bir nefes aldı. Belli ki karısının canı kavga çekiyordu ama onun hiç hali yoktu. "Benim sabrımı sınama Meyra. Sana bu hadisenin tekrarlanmaması için çözüm yolu söylüyorum, gelmiş bilmişlik taslıyosun diyosun. Çocuğun babası benim ya, dikkat et deyip 'şöyle yap, böyle yap' demem niye batıyor sana?"

Meyra bununla gözleri kapanıp uyuyakalan oğlunun etrafına yastık döşeyip fırsat kaybetmeden sinirle kocasına döndü. "Ne batacak bana, sen suçlar şekilde konuşuyon benim sinirimi bozan şey o!"

"Tamam da suçlusun, o kapı niye açıktı? Bak beni zorluyorsun Meyra, benim amacım seni suçlamak falan değil. Olabilir insanlık hali unutmuşsundur ben sana sadece elinde iş varken Aybars için şöyle yapabilirsin diye örnek verdim. Dediklerimi kavgaya döndüren sensin!" Meyra başını aynen der gibi sallayarak ayaklandı. "Bu senin suçlamıyor halinse, suçlayınca tavrını hiç düşünemiyom. Aybars yarın öbürgün kendini yanlışlıkla yaralarsa suçlusu sorumlusu yine ben olcam demek ki, anladım ben anlayacağımı."

Arhan ayaklarını yere vura vura mutfağa giden karısının arkasından sinirle güldü. Yani konuyu nerden nereye getirmişti. Helal olsundu valla, zeki kadındı karısı. Şayet zeki olmayan insan onun cümlelerinden bu yargıya varabilir miydi? Harbiden helal olsun dedi kendi kendine bir kere daha. Kadın milletini anlamak çok zordu arkadaş çok.

ARHAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin