"Meyra'm, istemiyorsan girmeyelim yavrum. Hiçbir şey için mecbur değilsin." Meyra içindeki sıkıntıyı bir nebze dışarıya bırakmak için kederli bir nefes verdi. Şuanda önlerinde durdukları evden en son dokuz sene önce dayak yemekten baygın bir şekilde çıkmıştı. Ve şimdi aradan geçen onca sene sonunda babasının felç olduğu haberini duyunca gelmişti.Babası bir hafta önce kalp krizi geçirmiş, ilk müdahaleyle kurtulsa da felç geçirmekten kurtulamamıştı. Ailesiyle iletişimini kendisinin aksine hiçbir zaman koparmayın ablası Sena'dan aldığı bilgiler sonucunda felcin gözleri hariç her yerine indiğini öğrenmişti.
Yani babası, derdini bile anlatamayacak hale gelmişti. Konuşamıyordu.. Lavabosunu kendi başına giderebilmesini bırak, parmağını dahi kıpırdatamıyordu.
İlk duyduğunda olduğu gibi çok üzgündü Meyra. Evet babası onu dayaktan kafa travması geçirtip hastanelerde ameliyatlara girmesine sebep olmuştu belki ama yinede içindeki insanlık kırıntısına tutunarak üzülmüştü Meyra. İçten içe çok emindi; Çocuklarına , özellikle Meyra'ya yaşattığı şeylerin ahının babasından böyle çıktığından..
Yinede sorsalar Meyra'ya, 'Babanın bir gün sana yaşattıklarını cezasını böyle çekmesini ister miydin?' Diye, 'Hayır' derdi Meyra. Belki daha küçük belalar bulmasını isterdi lakin bu kadar zor bir imtihanı kimse yaşasın istemezdi. Sağlık çok büyük nimetti şüphesiz. Düşmanı dahi bu duruma düşsün istemezdi. Fakat Allah'tan gelen bir şeydi, babasına üzülmekten başka yapabileceği bir şey yoktu.
"Meyra, iyi misin?" Kocasının sesiyle daldığı düşüncelerden sıyrılıp ona döndü Meyra. Gece karası gözlerine endişe düşmüştü kocasının. "İyiyim iyiyim dalmışım öyle düşüncelere. Haydi girelim içeri, geçmiş olsun der çıkarız.."
Arhan bu konuda Meyra'dan daha soğukkanlıydı. Karısını yıllar önce her yeri kan içerisindeyken çıkarmıştı bu evin kapısından, üstelik o karısının canı için uğraşırken şimdi içeride yatan herif ne küfürler, ne hakaretler ve çirkin sözler ediyordu o ara karısına. İlahi adalet dedi kendi kendine kayınbabasının bu halini ilk duyduğunda.
İlahi adalet denilen bir şey vardı ki, öyle ya da böyle buluyordu insanı. Ya bu dünyada ya diğer dünyada.. Bir şekil buluyordu şüphesiz. Allah'ın adalet terzisi şaşmazdı.
Kapıyı tıklatıp içeri girdiklerinde onları karşılayan artık genç kız olma yolunda giden Meyra'nın kardeşi Serendi. Bu yaşına rağmen yorgunluk hakimdi toprak kahvesi gözlerinde. "Hoşgeldiniz abla, enişte. Buyrun." Meyra kardeşine sıkı sıkı sarılıp öperek geçti içeri. Sonra onu gördü, bir ölüden tek farkı nabzı atan babasını. Felç diline de indiği için konuşamıyordu. Babasının gözlerinde gördüğü o acılı bakışla Meyra zorla bir nefes aldı. Elbet biliyordu babasının pişman olacağını, demek ki duyacağı pişmanlık ve vicdan azabı için sağlığından olması gerekiyormuş dedi içinden.
"Geçmiş olsun.."
Karı kocanın bir yabancıya söylenircesine aynı anda çıkan sözleriyle Meyra'nın annesi Hatice mutfaktan çıkarken cevapladı. "Sağolun.. Hoşgeldiniz." Meyra hâlâ gözlerine uzun uzun bakmaktan çekindiği annesine kaçamak bir bakış attı. "Nasıl oldu bu?" Hatice gözleriyle onların konuşmasını acı içerisinde takip eden kocasına bakıp hüzünlü bir nefes verdi. "Aslında hiç sağlık sıhhat sorunu yoktu. Bir hafta evvel kahvedeyken bir anda göğsü daralmış. Ordakiler fenalık geçirdiğini anlayınca apar topar muhtarı çağırıp götürmüşler hekime..Bende daha evvel gidebildim. Gittiğimde hekim, beyin hücreleri mi ney hasar almış dedi. Bu da felce yol açmış.." Meyra'nın gözleri dolunca Arhan destek olma amaçlı omzunu sıktı. "Anladım.. İyileşme ihtimali yok mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARHAN
Romance1980'lerde Osmaniye'nin bir köyünde geçen; Hapisten yeni çıkan kalbi taş tutmuş Arhan ve yıllar öncesinden beri onu kalbinde taşıyan Meyra'nın hikayesi.. ARHAN isimli ilk hikayedir :) ( Eski zaman kurgusudur, bunu göz önünde bulundurarak yorumları...