Arkada 'Older' çalarken odamda dans ediyordum. Güzel şarkıydı ve beni yansıttığını düşünüyordum. Büyük, soğuk, omzumdan yüklerimi alabilecek birine ihtiyacım var.
Profesör. Asrın Akdemir. O. Onu istiyordum ve inanır mısınız, isteyip de alamadığım hiçbir şey olmamıştı. Tıpkı bu üniversitede okumak gibi. Kendi küçük şehrimden çıkıp da İngiltere'nin görkemli üniversitelerinden birini kazanmam şans değildi, bir ihtimal Türk bir profesöre aşık olmam şans olabilirdi.
Ekonomi dersimize giriyordu ve Tanrım, bana ilgisi olduğunu biliyordum.
Bu yüzden, kendi aramızda ufak bir anlaşma yapmıştık. Bugün, ondan ilk özel dersimi alacaktım. Çevreci ekonomi konusunda yazacağım tezde bana yardım edecekti.
Umarım sadece tezde yardım etmez, dedim kendi kendime.
Katlı, toz uçuş uçuş bir etek giydim. Altıma giydiğim fırfırlı beyaz çoraplarım ayak bileğimin biraz üstünde bitiyordu ve pembe sneakerslarımın üstünden fırfırlarını çıkarmıştım. Bacağıma pembe bir fiyonk bağladım. Üstüme beyaz bir bluz geçirdiğimde hazırdım.
Eve 20 dakika yürüme mesafesinde olan kampüse girdiğimde kalbim onu göreceğim için göğüs kafesimin içinde çırpınmaya başladı. Bir şeyler olsun istiyordum, onunla temasa geçmek, tenine dokunmak.
Sonunda "Professor Asrin Akdemir, Department of Econ" yazan kapının önünde durduğumda derin bir nefes aldım ve üstümü düzelterek kapıyı tıkladım.
Beni o güzel sesiyle içeri çağırdı, terleyen elimle kapıyı açıp içeri girdim. Her zaman giydiği siyah gömleği üstündeydi, yine kollarının düğmelerini açmış ve yukarı kıvırmış, alt kolundaki kaslar bile belli olur vaziyette kasılmıştı. Eli alnında saçının dibinde bir yeri kaşırken kafasını kaldırıp bana baktı.
"Hoş geldin, Asel." dedi. Tek Türk öğrencisi bendim. Ekonomi dışındaki fakültelerde de Türk öğrenciler vardı ama Asrın onların dersine girmiyordu. Yutkundum. "Merhaba profesör."
"Ben de sen gelmeden önce son bir notlarıma bakıyordum, malum, çevreciliği Türkçe anlatmayalı epey zaman geçti." Hafifçe gülümsedi. O sert hatlarında bir gülümseme görmek içimi ısıtmıştı.
"İsterseniz İngilizce anlatabilirsiniz." dedim olağan bir şekilde. Ne de olsa burada kala kala ana dilim haline gelmişti 1 senede.
"Ah, hayır, Türkçeyi özlediğimi fark ettim. Bu yüzden tercihim Türkçeden yana. Hem kimse bizi anlayamaz, fena mı?" Gülümseyerek yanına oturdum ama vücudunun etrafında bulunmak bedenimde bir karıncalanmaya sebep oldu.
Masanın altında bacak bacak üstüne atıp notlara bakmaya başlamıştım ki Asrın'ın gözleri eteğin sıyrıldığı çıplak baldırlarıma kaydı. Onun gözlerini üstümde hissetmek bile bacak aramdaki sıcaklığı arttırmaya yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA (+18)
Romance"Parmaklarımı ıslaklığında hissetmek hoşuna gidiyor, değil mi küçük melek?" "Profesör, böyle konuşmayın!"