15

17.8K 209 18
                                    

Ertesi sabah ben uyurken Asrın, sabahki dersine gitmişti. Tanrı'ya şükür ki tek saatti. Geldiğinde ise... ben hâlâ uyuyordum.

Gece onun teklifini gözyaşlarımla kabul ettiğimde ve beni kucağında döndürüp başım dönene kadar indirmedikten sonra, bir süre alnı alnıma yaslı gözlerime bakmıştı. Ardından hayatımda duyduğum ve duyabileceğim en sevgi dolu seslerle, "İyi ki sen, sevgilim." demişti.

Sonra biraz sohbet etmiştik. Asrın Gizem'i ne kadar sevmediğinden ve pişman olduğundan bahsederken ben de bana söylediklerini anlatmıştım, Asrın'ın öfkesi katlanarak artmıştı. Ardından sürekli esnediğimi o fark edince, benim farkında olmadığım uyku konusunda bir harekete geçip kucağında bedenimle yatak odasına geçmişti.

Şimdi ise Asrın başımda kıvırdığı gömleğiyle duruyor, dudakları alnımda beni ürkütmeden uyandırmaya çalışıyordu. Yumuşak öpücükleri yüzümün her santimini tararken burnumun ucunu öpmesiyle huylanıp gözlerimi açtım.

"Ya!"

"Günaydın ufaklık," dedi gülerek. "Hadi gel, kahvaltı hazır."

Gözlerimi elimle ovuşturup ona baktım. "Rüya mı bu?"

"Rüya gibi olsan da gerçek olduğuna son derece eminim bebeğim. Hadi, sallanma! Aşağıda bekliyorum." derken ben de bedenimi yataktan çıkarmış, uykulu gözlerimi aralamaya çalışarak tuvalete doğru sallana sallana yürüyordum. Tahmin edin ne oldu? Kalçamda Asrın'ın tokatını hissetmemle "Ah!" diye inledim. Sanırım buna alışmam zor olacaktı...

Asrın gülerek kapıyı çekip çıkmıştı, ben de çok oyalanmadan yüzümü yıkayıp çoraplarımı giydikten sonra aşağı inmiştim. Masada menemen duruyordu! Londra'daki küçük evimin 2 kişilik masası acaba kaç defa menemen görmüştü?

"Off, mis gibi koktu!" dedim aç bir şekilde masaya otururken. Asrın, oturmadan evvel gelip boynumu koklayarak öptü. "Kesinlikle katılıyorum."

Ardından karşıma oturduğunda sohbet ederek kahvaltı yaptık. Laf arasında söylediği "Bu arada devamsızlıklarını sildirdim," lafıyla ağzıma götürdüğüm ekmek parçası havada kaldı.

"Ha?"

"Çok tatlı duruyorsun," dedi söylenir gibi. "Bakma şöyle öpeceğim."

Yüz ifademi düzeltip "Bu nasıl oldu? Kimse sorgulamadı mı?" diye sordum.

"Hayır, bebeğim." dedi ekmeğine bal alırken.

"Öğrenci işlerinin arşivinde ufak bir işim vardı, ben de tek taşla iki kuş vurdum diyelim." Göz kırptı.

"Ya! Sana inanamıyorum!" dedim heyecanla.

Devamsızlıktan kalmak istemiyordum okulda. Maalesef okulun ilk üç dönem için devamsızlık sınırı vardı. Sonraki dönemlerde pek bir kısıtlama yoktu.
Masanın üstündeki elimi tutup dudaklarını bastırdı. Cilveli bir şekilde omzumu öne çıkarıp güldüm, o da bu halime sırıtmadan edemedi.

Kahvaltıyı yaptıktan sonra Asrın beni ada tezgaha oturtmuş, karşımdaki tezgahın musluğunda bulaşıkları yıkıyordu. Sırt kasları, kol pazuları ve kasılışları o kadar güzel, o kadar etkileyici görünüyordu ki olduğum yerden inip parmak uçlarıma çıkarak arkadan boynuna sarıldım. Yıkamak için eğildiği musluğun başında doğrulduğundaysa, ayaklarım yerden kesilmiş ve
boynunda asılı kalmıştım.

Bacaklarımı karnına doğru uzatıp ensesinden başlayarak öpmeye başladığımda Asrın, kafasını omzuma doğru yaslayıp suratıma beni ne kadar özlediğini çok net belli eden bir ifadeyle bakmıştı. Çekinmeden adem elmasını, boynunu, omzunu sırtını öpmeye devam ederken Asrın boğuk bir şekilde konuştu. "Yavrum bu işin sonu kötü biter."
"Bitsin," derken elimi arkadan uzatıp tırnaklarımı göğüs kaslarına sürtmüştüm. Asrın 'sabrım tükendi' dercesine çabuk hareketlerle beni sırtından kucağına alıp tezgaha oturtarak dudaklarıma kapanmıştı.

TANRIÇA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin