Güzelce kahvaltı yapmıştık. Şanslıydık ki bugün ikimizin de boş günüydü ancak daha sonra önümüzdeki hafta bugüne kadar görüşmeye vaktimiz bile olmayacak gibi görünüyordu... Bunu kahvaltı yaparken konuşmuştuk.
Asrın pancake ve menemen hazırlarken beni belimden tutup tezgaha oturtmuş, arada 'Yoruldum'
bahanesiyle sırnaşıp öpücük kaptıktan sonra hazırlamaya devam etmişti. Her yardım etmek için tezgahtan indiğimde ayaklarım saniyesinde yerden kesiliyor ve bir oyuncak bebekmişçesine tekrar tezgaha konuyordum.Şimdi ise o tekli koltukta oturmuş makalelerini incelerken ben de evindeki dergileri karıştırıyordum. Ta ki dün gece ve sabahtan kalma terimi artık temizlemem gerektiğine kanaat getirene kadar.
"Ben duşa giriyorum," dedim bacaklarımı uzatıp koltuktan kalkarken. Asrın heyecanla bilgisayarını koltuğun kolçağına koydu ve derin bir nefes aldı. "Hiç söyleyemeyeceksin sandım!"
"Ne?" dedim anlamaz gözlerle bakarken. "Düş önüme, beraber duş vakti." Sırıtıyordu.
Omuz silktim, elbette bu teklife hayır diyecek kadar aptal değildim. Sağdaki 2. kapıya doğru beni omzumdan yönlendirdi ve tıpkı evin geri kalanı gibi siyah ağırlıklı modern bir banyoya girdik.
Arkamda olduğunu bildiğimden üstümdeki tişörtü yavaşça üstümden sıyırdım. Şimdi üstümde sadece bana verdiği baksırı vardı. Tam kafamı çevirip ifadesine bakacaktım ki kalçama yediğim tokatla dudaklarımdan bir inilti kaçtı. "Ah! Acıdı!"
"Hoşuna gidiyor sanıyordum," dedi Asrın muzip bir gülümsemeyle. Tişörtünü yere atıp üstündeki şortla beraber baksırını da indirdi, ardından suyu açıp beni yanına çekti.
"Asrın, bu su çok soğuk!" dedim çığlık çığlığa. Tam kaçacaktım ki eli belime sarıldı ve göğsünü sırtıma yasladı. "Isıtırız bebeğim, sen kaçma." Dediğini yapıp musluğu sola çevirdi. Ben de o sırada altımdaki ıslanmış baksırı çıkarıp yere attım.
"Üşüdüm," diyerek dudak büzdüm. O ise eğilip dudaklarımı öptü, ardından beni belimden tutup kucağına aldı. "Yerim seni de ağzını da."
"Yeme." dedim kafamı geri atıp banyonun arkamdaki kısmını süzerken. Tam o sırada Asrın göğüslerimden birini ağzına aldığında inleyerek bacaklarımı beline daha sıkı doladım.
Ellerim ıslanınca rengi koyulaşmış saçlarına gitti. Onları hafifçe çekiştirirken Asrın meme ucumu dişleyip bıraktı ve geri çekildi. "Uzaklaşma benden. Her santimin her santimime değsin istiyorum."
"Asrın," Kafamı boyun girintisine gömüp kollarımı boynuna sardım. "Meleğim?"
"Ben yine ıslandım," dedim utana sıkıla. Bu adamın yanında ıslanmadan durmak ne mümkündü!
"Hmm, sence fark etmedim mi ufaklık?" dedi gülerek. Elimi öfkeyle omzuna geçirdim ama gram etkilenmedi. "Aa, bir kedi tırmaladı sanki."
"Hiç hoş değil..." dedim sitemle. "Ben gayet güçlü bir kızım."
"Öyle mi dersin bebeğim?"
"Öyle!"
"Bakalım ne kadar dayanabilecek benim güçlü kızım?" derken kucağındaki bedenimi hafifçe uzaklaştırıp arasında mesafe açılan kasıklarımızın arasına elini soktu. Bir anda parmağını içimde hissedince dudaklarımdan bir inleme döküldü.
"İnle yavrum," dedi benim kendimi sıktığımı fark edince. "Çığlıklarının yankısını bırak evin her köşesinde."
O bunu dedikten sonra hiç kendimi sıkma ihtiyacı hissetmeden içimdeki parmağı hareket ettikçe inledim. Tanrım, gerçekten o kadar yapılı bir vücudu vardı ki beni dakikalardır kucağında tutmasına rağmen en ufak bir zorlanma göstermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA (+18)
Romance"Parmaklarımı ıslaklığında hissetmek hoşuna gidiyor, değil mi küçük melek?" "Profesör, böyle konuşmayın!"