13

20.2K 297 52
                                    

Hayatın zamanlamaları bazen can sıkıcı oluyordu.

Mesela, Asrın sarhoş bir şekilde kapıma geldiği gece, her şeyi bana anlatmış ve beni biraz da olsa rahatlatmışken, üstünde oturduğum kanepede karnıma giren sancının ne kadar zamansız geldiğini düşündüm.

Evet, Asrın yanımdayken regl olmuştum. Karnıma davranıp onu elimle tutarak tuvalete koşmam, Asrın'da normal bir etki bırakmamıştı haklı olarak. Endişeli nidalarla peşimden koşmuştu. Neyse ki tuvaletin kapısını kilitlemeyi akıl etmiştim o an can havliyle.

"Asel? Asel ne oluyor?! Açar mısın kapıyı!"

Sert bir sancı kasıklarıma girdiğinde dudaklarımdan dökülen acı dolu inlemeyi, ağzımı elimle kapatarak geçiştirmeye çalışmıştım ama Asrın hâlâ kapıdaydı. "Güzelim aç şu kapıyı kıracağım yoksa!"

İç çamaşırımı bacaklarımdan sıyırdığımda regl olduğum kesinleşmişti. Güç bela konuştum. "Asrın sen geç ben geliyorum!"

"Yok, kıracağım kapıyı!" dediğinde söylediğini yapacağını bildiğimden acele hareketlerle yeni bir iç çamaşırı alıp ped taktım ve üstüme pijamamı geri çektim. Sonra gidip kapıyı açtığımda Asrın endişeli gözlerle yüzümün her santimini taradı.

"Anlamıyorum! Ne oldu birden?!"

Elbette regl olmaktan utanmıyordum ama şimdi aramızdaki ilişki bu kadar gergin ve incelmişken ona regl oldum demek de içimden gelmiyordu. Beni yalnız bırakmayacağını biliyordum çünkü.

Gözleri yüzümde bir problem tespit edemeyince arkamdaki tuvalete kaydı. Sorusu gecikmedi. "Regl mi oldun?"

Anlamasını sağlayacak ne gördüğünü kavramaya çalışırken arkama baktım. Evet, tam da tahmin ettiğim gibi paspasın üstünde kan lekesi vardı! Aptal kafam...

Sıkıntıyla ofladım. Asrın elini karnıma koymuş, okşamaya başlamıştı. "Çok mu ağrıyor?"

Ona cevap vermemeye devam etmek istedim, o ise bundan pek memnun değildi sanırım. Bu memnuniyetsizliğini de, ellerini bacaklarımın altından geçirip beni kucağına alarak belli etti.

"Asrın! Beni yalnız bırak, lütfen." dedim sızlanarak ama bunu pek umursamadı. Onun yerine alnımdan öptüğünde, alkol kokusu burnuma gelmişti tekrar.

"Burada mı uyumak istersin yatağa mı çıkartayım?" diye sordu söylediklerimi takmadan. Kaderime razı gelip cevap verdim. "Burda."

Beni narince koltuğa bırakıp yatak odasına doğru yöneldi. Döndüğünde elinde yorganla iki tane yastık vardı. "Kaldır kafanı güzelim," Yastığı kafamın altına koydu. Ardından diğer yastığı kucağıma verip üstümü örttü.

"Sarılmak istediğinde bana sarılmayacağını biliyorum, bu yüzden yastığı kullan." dedi ben kucağıma bıraktığı yastığa bakarken. İstemsizce yastığı avuçlarımda sıktım. "O ben değilim bebeğim, kıyma yastığa." dedi gülerek.

Ardından ciddileşti. "Sıcak su torban var mı?"

"Var," dedim mırıltıyla. Üstüme örtülen yorganın yaydığı sıcaklık mayışmamı sağlamıştı. "Vestiyerin kapağında."

Girişe doğru gidip torbayı aldı ve mutfakta ben onu baygın gözlerle izlerken içine kaynattığı sıcak suyu koydu. Birkaç kez sızdırıp sızdırmadığını test ettikten sonra sağlam olduğuna kanaat getirmiş olsa gerek ki, sıcak su torbasını yorganın altından karnıma koydu.

Eli yorganın ucuna uzandı, çıplak ayaklarımı bulup avucunun içine aldı. "Üşüteceksin Asel," dedi hayıflanarak. Ardından bir kez daha yatak odasına yönelip bu sefer elinde bir çift çorapla geldi ve onları beni kaldırmadan ayağıma geçirdi.

TANRIÇA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin