2

55.5K 484 44
                                    

"Siktir, sen ciddi misin?" dedi bakışları donuklaşırken. Ona anlamaz gözlerle baktım.

"Evet profesör, size deneyimlemediğim şeyler olduğundan bahsettim..." Tepkisini anlayamıyordum.

"Ben, senin gibi bir kızın gerçekten hiçbir şey yaşamamış olma ihtimalini düşünemedim sanırım." Sesi düşünceliydi.

"Benim gibi bir kız?"

Sırıttı. "Tatlı, masum, çocuksu ama bir o kadar da çekici, tehlikeli ve uğruna ölünecek kadar güzel."

"Profesör!" dedim utançla. "Böyle olmadığımı biliyoruz."

"Hadi ama ordan," Elinin birini saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmak için kullandı. Masasında oturur pozisyonda bacaklarımı sallıyordum, o ise hemen önümde dikiliyordu. "Gerçekten bana bir meleği kıskandıracak kadar güzel olduğuna inanmadığını söyleyemezsin."

"Ben," Yanaklarım kızarmıştı. "Utanıyorum."

Kahkaha attığında bir bebeğin dünyaya gelince ilk kez şahit olduğu bir olaya bakar gibi baktım. Çok güzel gülüyordu.

"Çok tatlısın, kızarmış yanaklarınla ne kadar masum duruyorsun..." Sesi sonlara doğru karanlıklaşmıştı. "Tüm masumluğunu mahvetmek isteyeceğim kadar çekicisin de."

Ellerimle gömleğinin yakasını çekiştirdim. "Öyle diyorsanız..." Kafamı yukarı kaldırıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Bu sefer gezintiye çıkan benim ellerimdi, masadan sarkan bacaklarımı beline dolayıp onu öpmeye devam ederken sert ve şişmiş erkekliğinin tam olarak eteğimin altından kızlığıma değmesine sebep olduğunda ikimiz de inledim.

"Bu ne? Sikeyim!" Dudaklarını çekip inanamaz gözlerle bana baktı. "Az önce aletimin ucunda hissettiğim sıcaklık ve ıslaklığın bana gerçek olmadığını söyle, küçük." Fısıldıyordu.

Yutkundum. "Gerçek ve tamamen sizin için, Profesör." derken beline sarılı bacaklarımla onu daha da kendime çektim.

"Asel, bakire olduğun için ilkini bu siktiğimin masasında almak istemediğime eminim ama böyle yaparsan kararımdan vazgeçip seni bu odada bağırtacağım." Bakışları arzu doluydu.

Dudak büktüm. "Ama profesör..." Elim yakalarıyla oynuyordu.

"Beni çok zorluyorsun," dediğinde ikimizin de gözleri neredeyse patlamak üzere olan kumaş pantolonunun kasık kısmına kaydı. Erkekliği şişmiş ve kocaman olmuş, kurtulmak için uğraşıyordu. Semsert olduğuna emindim.

"Minik bebek seni," derken eli bacağımı okşuyordu. O sırada çalan telefonla ikimiz de irkildik.

Cebinden telefonu çıkarıp açtı. "Alo? Dersim mi? Ah, siktir. Dersimi unuttum."

Arayan dekan olmalıydı. Sanırım dersi vardı ve geç kalmıştı.

"Bugün bir öğrencimle projesinde çalışıyoruz Mr. Anderson, ne yazık ki derse katılamayacağım." Bir süre sessizlik oldu. "Haklısınız, merak etmeyin. İyi günler."

Telefonu kapatıp alt dudağını yaladı. "Aklımı ne kadar başımdan aldın görüyor musun?" Kıkırdadım istemsizce.

"Yavrum senin o güzel ağzını-"

"Sshh!" dedim devamını getireceği cümleyi yarıda keserek.

Bu sefer gülen oydu.

Beni bacaklarımdan tutarak kucağına aldı. "Madem artık girmem gereken bir ders yok, tüm gün seninle ilgilenebilirim bence... Sence ufaklık?"

TANRIÇA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin