Son derece lüks döşenmiş bir Mclaren P1'ın içinde, rotamıza 1 saatlik mesafe kalmışken yolu seyrediyordum. Bundan bir ay önce, yanımda ekonomi dersimin profesörüyle beraber Monaco'ya gideceğimi söyleseniz inanır mıydım?
Londra'dan arabalı feribota binip Monaco'ya 2 saat uzaklıktaki bir limanda inmiştik ve yolu yarılamıştık. Asrın, geçtiğimiz gün telefonunu bana çevirip bir rezervasyon maili göstermişti.
Hafta sonu gecenin bir saati yaşadığımız o maceradan sonra, o hafta çok fazla görüşememiştik. Açıkçası bu, özlemimizi arttırsa da işimize de gelmişti çünkü hâlâ spiralin süresi dolmamıştı ve yan yanayken ateşle barut gibiydik. Hele Asrın, saatli bombaya benzer bir haldeydi.
Bunun üzerine perşembe karşıma çıkmış, beni ne kadar özlediğini söyledikten sonra 1 haftalık hasretimizi dindirmek adına bize kafa tatili verdiğini söyleyerek bahsettiğim maili göstermişti. Mailde, Monaco'nun en lüks otelinde 3 gece için ayrılmış iki kişilik bir oda fotoğrafı vardı...
Ağzımı şoktan kapatamamıştım, Asrın da bunu fırsat bilerek dudaklarıma yapışmıştı. Allahtan odasındaydık, gerçi kapının tıklatılmasıyla kendimi nasıl kucağından attım şimdi düşününce gülsem de o an kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sanırım üniversite sınırları içinde yakınlaşma işini azaltmalıydık.
Bu adam dünyada cenneti yaşatmaya çalışıyordu bana, çok iyi de başarıyordu. Şimdiyse bir eli bacağımda, son derece odaklanmış biçimde son sürat otelimize doğru ilerliyordu. Yakışıklı suratını incelemeden edemedim. Odaklanmış hali, hele ki kollarını kıvırdığı o siyah gömleğiyle birleşince, bana da onu ne kadar özlediğimi hatırlattı.
Asrın dönüp bana gülümsedi, ardından tekrar yola döndü. "Özledim seni." dedim çekinerek.
"Ya," dedi Asrın bilmiş bir edayla. "Özlemeseydin bir de?"
"Öyle deme," dedim dudak bükerek. "Ben duygularımı senin kadar kolay ifade edemiyorum."
"Bebeğim, ben de çok duygusal bir adam sayılmam şimdi," dedi bir yandan eliyle bacağımı okşayarak. "Konu sen olunca işin boyutu değişiyor, o kadar."
Kıkırdayarak bacaklarımı öne doğru uzattım. Asrın yavaş ve beni çıldırtacak bir şekilde baştan aşağı tüm bedenimi süzdü. Gözlerindeki zevk ve heyecan pırıltıları bende de karşılık bulmuştu.
"Bu amına koduğumun arabası daha hızlı gitmiyor mı?" Önüne dönüp gazı kökleyince gülmeden edemedim. Hız göstergesine bakıp konuştum.
"Asrın arabanın bir uçmadığı kaldı, daha ne yapabilir senin için?"
"Sağa çekip üstüne atlamama sebep olabilir mesela," diye mırıldandı.
"Az kaldı," dedim tamamen işkembeden sallayarak. Sonra dudak bükerek ona döndüm. "Yani az kalmıştır, di mi?"
"Umuyorum ki," diyerek telefondan navigasyona baktı. "Yarım saat, biraz daha hızlanırsam 15 dakika olabilir."
Gerçekten de o hırsla 15 dakika içinde bir otelin önünde durduk. Otel... bir krallıktan kalma gibi duruyordu. Görkemli binasının önünde büyük çeşmeden akan su bir süs havuzuna dökülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA (+18)
Romance"Parmaklarımı ıslaklığında hissetmek hoşuna gidiyor, değil mi küçük melek?" "Profesör, böyle konuşmayın!"