Ertesi Gün:
Asrın bir süredir gözümün önünde veya yakınımda değil. Tam tamına 27 saat oldu. Hâlâ söylediğim şey için pişmanlık hissetmiyorum.
Ben buraya okumak için geldim. Yavaş yavaş kendi kızını unutan annemin, unutmadığı tek şeyi, çocuğuna vasiyetini gerçekleştirmek için. Şimdi hedefim doğrultusunda adım adım yürürken bir anda başka yola sapmam ne kadar doğruydu? Hem de yanımda bana eğitim vermekle sorumlu olan bir adam, bir profesörle...
Aramızdaki şey bir hata değil miydi? Değilse neden bu son 2 günde üst üste gelen olayları yaşamıştık? Grace'in öğrenmesi... O bunu öğrenmeseydi nereye kadar devam edecekti bu oyun?
Bilmiyorum ve kendi üzerimde kontrolü kaybettiğimi düşünüyorum. Bu beni korkutuyor.
2 gün sonra:
Bugün kalktım ve derse gittim. Grace'i görene kadar her şeyin normal olduğunu düşünüyordum, Asrın'ı görünce hiçbir şeyin normal olmadığını anladım.
Grace yanımdan korkunç bir gülümsemeyle geçmişti, yanında Audrey ve Oscar vardı; onlar da pek dostane olmayan bakışlarını savunmasız hissettiğim bedenime dikmişlerdi. Bir kabusta gibi hissettim, hepsinin gerçek olduğunu bile bile.
Odasının önünden geçerken kapısının eşiğinde bir öğrencisiyle konuşan Asrın'ı, duvara yaslanmış ve elleri cebinde bir şeyler tartışırken görünce ise neyin gerçek olduğunu artık fark edemediğimi hissettim. Son birkaç gün tamamen benim eserim gibi geliyordu dönüp bakınca.
Ben ne yapmıştım?
3 gün sonra:
Gün geçtikçe huzursuzluğum artıyordu, uzun süredir yapmadığım bir şey yapıp koridordaki sandığı açtım. İçinden çıkan fotoğrafların hepsinde mutlaka annem vardı ve onu görmek içimde karşı konulmaz bir burukluk yarattı. Bir savaş meydanının ortasında iki cepheye de ait değilken dikilmek gibiydi.
Fotoğraflara bakarken hayatımda hiç ağlamamışım gibi ağladım. Ciğerim sökülürcesine ağladım. Sonra kalktım, hiçbir şey olmamış gibi telefonumdan İstanbul'a hafta sonu için uçuş bileti aldım. Artık bazı şeylerin vakti gelmiş de geçiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA (+18)
Romance"Parmaklarımı ıslaklığında hissetmek hoşuna gidiyor, değil mi küçük melek?" "Profesör, böyle konuşmayın!"