Yaklaşık 30 saattir Asrın da ben de evden çıkmamış hatta sanki birbirimizden uzaklaşırsak ölecekmişiz gibi her yere kıç kıça gitmiştik. Şikayetçi değildim, ne mutfağa beni sırtında taşımasından ne de televizyon izlerken zaten dip dibe olan bedenlerimizin yetmeyişiyle beni 'uzakta oturma' diyerek üstüne çekmesinden. Son dönemde aptalca -genelde benim hareketlerimden kaynaklanan- problemlerden ötürü o kadar ayrı kalmıştık ki bunu örtmek ister gibi yapışık geziyorduk.
Onu duygusal, fiziksel, varlıksal kısacası her çeşitsel özlemiştim. Yanında durdukça özlemim azalmak yerine daha da artıyordu, ona temas etmekten başka hiçbir şey istemiyordum. Saat kaçtı onu da bilmiyorduk açıkçası, perdeler kapalıydı ve evin her tarafında loş ışıklar açıktı. Sonunda kucağında duran bacaklarımı kıpırdatıp bedenimi üst bedenine yaklaştırdım.
"Ben seni özledim ya," dedim elim göğsünde dolanırken.
"Ben de seni özledim bebeğim." derken yanağımda geziyordu onun da dudakları. Gıdıklayıcı ve yumuşak öpücükleri boynuma indi, ben de tırnak uçlarımla göğsünde kalpler çizip etrafına adlarımızı yazmaya başladım hayali bir şekilde.
"Madde 1: Bir daha ayrılma girişiminde bulunursan kıçına yapışır, ısırırım. Sonra seni saatlerce bir güzel becerir, hiçbir yere yürüyemeyecek hale getiririm. Bir yere gideceksen de kucağımda gitmek zorunda kalırsın." Başta gülsek de söylediği kulağa güzel gelmişti. Elimi uzattım, "Anlaştık!"
Elimi avucuna alıp sıktı, ardından bir anda kalçamı kucağına atıp ellerimi boynuna doladım. "Sayın profesör," dedim cilveli ve nazlı bir edayla. "Size bir şey göstermeme izin verir misiniz? Lütfen!" Dudak büktüm. Bakışlarım 'izin ver' diye yalvarıyordu.
"Umarım sene sonu notunu kırmama sebep olacak bir şey yapmazsınız küçük hanım, buyrun izliyorum." Söylediği şeyle onayımı alınca hiç beklemeden ellerimle tişörtümün eteklerini tutup kaldırdım ve başımdan çıkardım. Sütyenimi de kopçama uzanıp açınca onu çıkartıp göğüslerimi gözlerinin önüne serdim.
"Sizce göğüslerim güzel mi profesör?" Dudağımı ısırdım cevabını beklerken.
"Hmmm," Düşünür gibi yapıyor olsa da gözlerindeki pırıltı ve hayranlığı görebiliyordum. "Deneysel bir inceleme yapmam gerek, bu şekilde yorum yapamam."
"Ben size yardımcı olayım," diyerek göğüslerimi sığdığı kadarıyla iki avucuma alıp yoğurdum. Ardından kalçamı hafifçe kaldırıp uçlarını Asrın'ın dudağına yasladım, hiç reddetmeden dudaklarını aralayıp göğüs ucumu içeri kabul etti. O sol göğsümü ilgiyle emerken ben de kalçamı oynatarak bacağına sürtünmeye başlamıştım. Altımdaki erkekliği kucağına oturduğumdan beri sertti ama şu an aynı zamanda şişmiş ve kabarmıştı.
"Beğendiniz mi?" dedim merakla gözlerine bakarken. Dudaklarını ayırmak istemez gibi çektiğim göğüslerimi takip ederek sonunda ucunu dişleyip bıraktı. Güzel bir yemek yemiş gibi dudaklarını yalayıp "Bayıldım, kesinlikle dörtlük bir çalışma."
"Peki profesör," derken ellerim boynunda dolanıyordu. "Başka şeyler de göstereyim mi? Kontrolü bir derslik ben alsam olmaz mı?"
Asrın birkaç saniyeliğine rolden çıkıp dudaklarımı öptükten sonra fısıldadı. "Sen çok tehlikeli bir şey oldun kızım," dedi ve ardından arkasına yaslandı. "Tabii ki, senin gibi eşsiz bir öğrenciyle aktif çalışmak beni memnun eder."
Tehlikeli bir şekilde gülümseyerek onun da tişörtünü çıkardım ve dudaklarım boynuyla buluştu. Kokusunun yegane kaynağı olan boynunu emip yalarken hassas noktasında özellikle oyalandım, Asrın bu anlarda içi gıdıklanırcasına kafasını koltuğa dayayıp kapalı gözlerle dudağını dişliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA (+18)
Romance"Parmaklarımı ıslaklığında hissetmek hoşuna gidiyor, değil mi küçük melek?" "Profesör, böyle konuşmayın!"