Oy vermeyi unutmayalım.
-
Sabah huysuzca altımda kıpırdanan bedenle gözlerimi açtım, üstünde yattığım yerin Profesör Asrın'ın kaslı vücudu olması ise dün geceyi hatırlatarak bacaklarımın arasında bir yangın başlattı.
"Günaydın tanrıçam," dedi Asrın altımdaki bedeni kasılırken. "İyi uyudun mu?" Saçlarıma bir öpücük bıraktı.
"Çok güzel uyudum. Kasların sert de olsa çok rahattım." dedim dürüstçe.
"Sonunda bu kasları neden yaptığımı sorgulamama gerek kalmadı... Minik bebeğimi uyutmak içinmiş." Söylediği şeyle kıkırdamadan edemedim.
Üstünden yuvarlanıp kendimi bedeninin yanına bıraktım ve ona dönüp elimi kafamın altına koydum. Suratını izlerken o da tuhaf bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Ne güzelsin," dedi dudaklarını aralayıp. Dikkatim direkt olarak dudaklarına kaydı, kafamı uzatıp dudaklarımı yumuşak dudaklarına bastırdım.
"Dün gecenin bir tekrarını yaşamaya hazır mısın?" diye fısıldadı bir süre beni tutkuyla öptükten sonra. Biraz kendimi ölçtüm. O sırada "Canın yanıyor mu?" diye ekledi.
"Bilmiyorum... Bacaklarımın arası sızlıyor." dedim dürüst bir şekilde. "Bakalım şişmiş mi," dediğinde üstüme çıkıp kafasını kasıklarıma hizalamıştı bile. Külotumu bacaklarımdan sıyırdığında ise kan yanaklarıma hücum etti.
"Kızarmış," dedi üstten bakarken. Ardından birleştirdiğim dizlerimi elleriyle aralayıp iyice baktı. Şu an kızlığımı inceliyor olması çok utanç vericiydi!
"Biraz da şişmiş, yalnız gece boyu felaket ıslanmışsın..." dedi hayran gözlerle bakarken.
"Asrın!" dedim utançla inleyerek.
"Utanma bebeğim..." Gözlerini kızlığımdan ayırmıyordu. "Rahatlatayım mı küçük kızımı?"
Ben cevap vermeye kalmadan, dilini kızlığımda hissetmemle dudaklarımdan bir inilti koptu. Bu hayatımda yaşadığım en harika şeydi!
Sıcak ve ıslak dili kadınlığımı talan ederken bir yandan parmakları kasıklarımın üstünü okşuyordu hafifçe. Baş parmağını kadınlığıma yerleştirip yana doğru çektiğinde kızlığımın dudakları aralanmış ve tepeciğim ortaya çıkmıştı. Onu emmeye başladığındaysa adını inledim çığlıklarım arasında.
"Asrın! Ah! L-lütfen devam et... Hocam!"
Tepemi emdi, orayı dudaklarının arasında ezdi, dilini kadınlığım boyunca boydan boya gezdirdiğinde altında kıvranıyordum. Ardından dili girişimin etrafında dolanmaya başladı, sakalları bir yandan bacaklarıma sürtünüp gıdıklarken bir yandan ağzındaki kızlığım kasılmaya başlamıştı.
Çok ufak bir es verip "Ağzıma gel," dediğinde onu dinledim, kendimi kasmadım ve titreyen bacaklarımı zevk suyum takip etti. Onu da yalamaktan çekinmedi, bu adam karşısındakini nasıl tatmin edeceğini çok iyi biliyordu.
Sonunda ağzının kenarında parlayan sularımla kafasını bacak aramdan kaldırdı ve bana olabilecek en serseri gülüşü attı. "Asrın..." dedim zevkten kısılmış sesimle. "Bu harikaydı!"
"Harika olan sensin yavrum," dedi ve kasıklarımın üstüne, karnıma doğru bir öpücük bıraktı. Bedenimi tekrar bedenine doğru çektiğindeyse bacak aram daha da hassaslaşmıştı ama az önce aldığım zevk uğruna değerdi.
"Tadına doyamayacağım sanırım..."
"Ben de istiyorum."
"Ne istiyorsun meleğim?" dedi şaşkın bir şekilde. Baksırından kabarmış ve kendini belli eden aletine baktım. "Ağzıma almak istiyorum."
"Emin misin?"
"Hıhım." Kafamla onayladım onu.
"O zaman, kontrol senindir güzelim." diyerek bedenini önüme bıraktı. Ellerimle sert göğsünden destek alarak doğruldum ve dizlerimin üstünde emekleyip kendimi kasıklarının hizasına getirdim. Kalçamı geriye vermişken eliyle uzanıp kalçamı sıktı ve küçük bir tokat attı.
Elimi baksırının üstünden şişmiş erkekliğine götürdüğüm anda Asrın kısık kısık inlemeye başlamıştı bile. Sakin hareketlerle baksırını indirip bacaklarından çıkardım. Şimdi büyük ve sertleşmiş erkekliği karşımdaydı.
Hafifçe avcumu sardım, erkekliği bir kalp gibi atıyordu. Sardığım parmaklarımla yukarı aşağı doğru okşarken Asrın'ın dudaklarından onaylar mırıltılar geliyordu. "Sikeyim, evet bebeğim, evet, aferin kızım..."
Sonunda iyice erkekliğine eğilip mantara benzeyen şişmiş pembe ucunun etrafında dilimle bir tur attığımda Asrın vahşi bir hayvan gibi inledi.
"Siktir, Ah!"
Dilimle iyice başını ıslattıktan sonra dudaklarımın arasından yavaşça kaymasına izin verdim, dişlerimi değdirmemeye dikkat ederek emmeye başladım.
Asrın'ın eli saçlarımı buldu, otoriter bir şekilde saçlarımı avcunda toplayıp daha yarısını ancak alabildiğim erkekliğini ağzıma ittirdi. Neredeyse tüm aletini ağzıma aldığımda, ucu boğazıma kadar uzanmış vaziyetteydi. Başta öğürecek gibi hissetsem de salgılanan tükürükler sayesinde daha kolayca emmeye başladım.
Asrın inleyerek kafamdan beni yönlendiriyordu. "Aferin benim uslu kızım, o küçük ıslak ağzını benim için kullan." derken bile kesik kesik inleme sesleri eşlik ediyordu. Odada sadece onun edepsiz sözleri ve benim boğazımdan gelen sesler yankılanıyordu.
Kafamdan tutup beni tamamen kasıklarına ittirdiğindeyse, öğürsem de bu Asrın'ı hiç etkilemedi. Gözlerim dolduğunda ise ağzımdakini çıkarma refleksinde bulunsam dahi Asrın beni tekrar ittirdiğinde ona boyun eğerek yalamaya devam ettim. Erkekliği seğirmeye başlamıştı.
Kafamı hafifçe geri çekti ve zorbela sordu. "Ağzına gelmeme izin veriyor musun?" Gözlerimi kaldırıp ona baktım, onayımı almıştı.
"Ahh, harikasın yavrum!" diye inledi beni son kez ittirirken ve sıcak sıvısını boğazımdan akıttı.
Bir kısmı ağzımdan taşsa da bunu sorun etmedim. Doğrulup ağzımın kenarını elimin tersiyle sildim.
"Ne kadar çıldırtıcı göründüğünü bir bilsen..." dedi Asrın yatakta dizlerim üstünde duran bedenimi bedenine çekerken. "Sabah akşam içine çarpmak istiyorum, ama çok hassas bir bebeksin, kıyamıyorum." dedi şefkatli gözlerle.
"Hocam, şimdi ne yapacağız?" dedim merakla.
"Bu ne demek meleğim?"
"Yani, tek seferlik bir şey mi yaşadık? Yoksa bu bir... ilişki mi?"
"Sanırım ikisi de değil. Uzun zamandır seni arzuluyordum zaten ufaklık, tadını aldıktan sonra bırakacağımı da sanmıyorum. Ama bir ilişki için de fazlasıyla materyalist ve dağınık bir adamım. Bir isim koymadan, böylece devam etsek?"
Huzursuz hissetsem de onun gözünde 'beraber olduktan sonra ona aşık olan kız' gibi bir izlenim bırakmamak adına kafamla onayladım.
Dudaklarımdan öpüp beni kaldırdı. "Hadi, kahvaltı vakti!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA (+18)
Romance"Parmaklarımı ıslaklığında hissetmek hoşuna gidiyor, değil mi küçük melek?" "Profesör, böyle konuşmayın!"