Güne anlamsızlık hissi ile başladı ve bu hissi gün boyu üzerinde taşıdı. Günlüğüne bir sayfa duygularını yazdı. Ev dar geliyordu. Dört duvar üzerine yıkılıyor gibiydi. Oysa evi huzurlu hissettiği yerdi. Bu sebepten dışarı çıkıp insan içine karışmak istedi. Evden çıktı. Yürüdü biraz. Ortam değiştirmenin iyi geleceğini düşünerek en yakın ilçeye gitmek için minibüse bindi. Kulaklığı takmadı. Müzik, sesli kitap veya herhangi birşey dinlemedi. Dışarıdan gelen seslere, görüntülere odaklandı. Bunu zihninin dağılması için yaptı. Başını cama yaslamış bir şekilde yeşilliği, gökyüzünü seyrederken insanların konuşmalarını dinledi. Dedikoduları, sinirli anlarını, yaptıklarını, yapacaklarını anlatıyorlardı. Aniden boşlukta hissetti kendini. Bütün çabalar, anlatımlar anlamsızlaştı gözünde. "İnsan sıradanlığı yaşamak için dünyaya gelmiş olamazdı?" dedi iç sesiyle. Güzelliklerin uğrayacağı, anlamlı bir yaşam diledi kendine.
Yalnızlık duygusu içini kaplamış durumdaydı. Bu duygular içinde acıktığını hissetti ya da hissetmedi bilmiyordu. Tamamen can sıkıntısından dolayı yemek yemeye yönelmiş de olabilirdi. Sigara kullanmadığı için yemek sonrası kahveyi tercih ediyordu. Aklına Albert Camus'un "Kendimi mi öldürsem yoksa bir fincan kahve mi içsem?" sözü geldi ve kahve içmeyi tercih etti.
Günün geri kalanında kitapların arasında kaybolmak, düşüncelerini bastırmak için kitapçıya gitti. Rastgele bir şekilde kitapları inceledi. Ön sözlerini, herhangi bir sayfasını açıp okudu. Aniden sıkıldığını farketti ve birkaç kitap alıp çıktı. Kitapları neden almıştı? İhtiyacı mı vardı buna? İçindeki yalnız çocuğu böyle mi avutuyordu? Çığlıkları böyle mi bastırıyordu? Neyse. Aniden bunların derin konular, derin düşünceler olduğunu düşündü ve yeteri kadar içsel yaşamında boğulduğunu hissetti.
Yazarken boğulmak istemiyordu. Boğulmak istemediği için yazıyordu. Kararsızdı. Dışarısı boğmaya, görüntüler, insanlar gözünden düşmeye başladı. Böyle olunca eve dönme vaktinin geldiğini anlardı. Bu bir işaretti onun için. Dönerken kulaklığını taktı. Kimseyi duymak, görmek istemiyordu. Eve girdi, yalnızlığı ile yüzleşti. Nereye giderse gitsin bu duyguyu yanında götürdüğünü anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ehvenişer
SonstigesEhvenişer, birkaç kötüden en az kötü olanı anlamına gelir. Yaşadığımız hayat böyledir. Hep iyisi, daha iyisini isterken buluruz kendimizi. Ancak yaşam en iyisini vermez. Çoğu anlarda iyisini dahi vermez. Elimizde kötünün iyisi, kötünün az daha kötü...