Aşkın Başlangıcı

5 1 0
                                    

Bir kadınla tanıştı. Mesajlaştı. Onu beğendi ve ondan hoşlanmıştı. Kıvırcık saçları, boyu ve endamı ile onun gözlerini kamaştırıyordu. İlk buluşmaydı. İlk kez birbirlerini göreceklerdi. Çok heyecanlı ve kaygılıydı. Evden çıkarak arabasına bindi. Kontağı çevirerek arabayı çalıştırdı. Onu görmek için 3 saatlik yol gidecekti. Giderken yanında bir şiir kitabı götürüyordu. Ancak şiir kitabının tek başına yeterli olmadığını düşündü. Araçla seyir halindeyken aniden kırmızı çiçekleri gördü. Aklına bir fikir gelmişti. Bu çiçekleri koparacak ve hatta buluşma için en anlamlı şiiri belirten sayfaya koyacaktı. Arabayı durdurdu. Çiçeği dalından kopardı ve kitabın arasına koydu. Artık yola devam etme vaktiydi. Heyecanlı ve kaygılıydı. Ya onu beğenmezse? Ya hoşuna gitmezse? 3 saatlik yol boşuna mı gidilmiş olacaktı? Boşuna mı konuşmuş, hayal kurmuş olacaktı? Umutlanmıştı. Kaygıları ile umutlu hali arasında gidip geliyordu.

Yol boyunca düşündü. Ne yapıyordu? Neden gidiyordu? Bir ilişkiye, yeni bir insan tanımaya hazır hissediyor muydu? Kendini bazen anlamsızlık, sıradanlık duyguları içinde buldu. O kadar çok alışmıştı ki ciddi bir ilişki yaşamamaya, birine bağlanmayıp, onu sevmemeye ve bu bir bataklık gibi içine çekiyordu onu. Bu düşüncelerin anlamsız olduğunu biliyordu. Olumlu, umutlu bakmaya çalıştı. Sevgisiz, yalnız kalmıştı. Bu yüzden kaygıları ağır basıyordu. Bazı zamanlarda kendini değersiz hisseder, sevilmeye layık olmadığını düşünürdü. Belki de kaygılarının sebebi buydu. Aslında kültürlü, okuyan, araştıran, öğrenen, spor yapan, gezen, sempatik, insanlarla iletişimi iyi olan birisiydi. Nerede nasıl konuşulması gerektiğini bilir, düşünceleri ile karşısındakini etkilemeyi başarabilen biriydi. Olumsuz duygulara kapılmak yersizdi. Ancak bu duygular geçmişten gelen, geçmişin acı duygularıydı. Bunun farkındaydı. Zihnini dağıtmak için yol boyunca yüksek sesle müzik dinlemeye devam etti.

Beklenen an gelmişti. İstanbul trafiğini aşıp, saatler süren yolculuk sonunda beklediği insanı görecekti. İçi kıpır kıpırdı. Heyecanlı, kaygılıydı. Bütün vücudunu ter kaplıyor gibi hissediyordu. Beklerken bir yandan düşünüyor diğer yandan anın içinde kalmaya çalışıyordu. Aniden bir mesaj geldi. 'Çıkıyorum' demişti. Bu mesaj buluşmanın, ilk görüşmenin mesajiydı.

Kadının üzerinde pempe bir elbise ve gözlüğü vardı. Onu görünce heyecanlandı ve yan yana gelince dili tutulur gibi oldu. Nasıl selamlaşması gerektiğini unutmuş gibiydi. Zamanla toparladı ve arabaya binip İstanbul'u gezmeye başladılar.

Her şey çok güzel gidiyordu. Geziyorlar, konuşuyorlar, birbirlerinin hayatlarından bahsediyorlardı. Gülüyorlardı. Mutluydular ya da o karşısındakinin mutlu olduğunu sanıyordu ve buna çoktan kapılmıştı. Nereden bilebilirdi sonunun terk edilmek olacağını? Bilemezdi. Gözünü aşk bürümüş, çoktan hayaller kurmuş, inanmıştı kadına.

Günü birlikte geçirdiler ve gün sonu ayrılık vakti geldiğinde, o kadına 'sana güveniyorum' demişti. Bu onun için çok önemliydi. Hayatında güven, birine güvenmek en ihtiyacı olduğu duyguydu. Çünkü yıllarını babasızlık içinde geçirmişti. Bu yüzden güven duygusuna ihtiyacı vardı. Kendini güvende, karşısındakinin onu hiç bırakmayacağını düşünerek o sözü aniden söylemişti. Öpüştüler, sarıldılar. Gün bitmişti.

Eve dönerken içinde bir mutluluk, kadından ayrılmanın üzüntüsü vardı. Nasıl yaşayacaktı şimdi onsuz? Kadını düşünüp özleyecekti. Bir sonraki kavuşma zamanını bekleyecekti. Yapacak bir şeyi yoktu. Hüzün ile mutluluğu bir arada yaşıyordu. Bekliyordu..

EhvenişerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin