Yollarda yürüyordu, kaç kilometre yürüdü bilmiyordu. Yürürken kafasındaki düşünceler savruluyordu. Hangisi doğru, hangisi yanlış bilmiyordu. Altyazı gibi geçiyor kafasından, okuyamıyor, yorumlayamıyordu. Bulanıktı.
Zihninden geçenler anlamadığı bir dilde, yeni keşfedilmiş bir yazı dilinde geçiyordu. Garipti. Bunların üstüne çalışmamış, kafa yoramamış ve aniden zihninde beliriyorlardı. Kendi kendine "O anda şaşkına dönüyorum, afallıyorum, daha hızlı yürüyorum ve durup soluklanmaya başlıyorum. Görüyorum, hızlı yürüdükçe hepsi daha çok savruluyordu. Rüzgarı bendim düşüncelerimin..." diyordu.
Kendisiyle konuşmayı denedi. İç sesiyle sohbet etmek istiyordu. Bunu yapmaya karar verdi ve kendine "Bazı davranışların, düşüncelerin, bir koku, bir is gibi üzerime sindiğini görüyorum. Üzerimden atmak için çok çabalıyorum. Zihnimle birlikte defalarca denedik bunu. Hâlâ deniyorum ve ilerleme katettiğimi görüyorum. Ama an oluyor ki kendimi kaybediyorum; bu beni kötü bir insan, anlaşılmaz biri mi yapar? Ve o an yargılanmak beni kaç adım geriye götürüyor bilmiyorum... Bende isterdim herkes gibi olmayı, zihnimin bu kadar karmaşık olmamasını. Evet mükemmel değildim. Sorunlarım vardı, desteğe ve yardıma ihtiyacım vardı, yargılanmaya değil... Üzülüyorum..." dedi.
Kendini motive etmesi, yorgunluğunu gidermesi gerekiyordu. Tam bu esnada aklına gelenleri yüksek sesle söylemeye başladı. "Kendime çok soruyorum; 'Yorulmadın mı yaşamaktan, zorluklara katlanmaktan?' diye ve cevap gecikmiyor, 'kafanı kaldır ve ileriye bak, yürümen gerek, sana geleni beklemen gerek, otur biraz soluklan, çok hızlı ilerliyorsun, kendine kaç kez sordun, kaç kez cevap vermedim; ama bu sefer bir cevabı hakediyorsun. Çünkü sahiden yoruldun. Sistemden, düzenden, çalışmaktan, insanlardan, bozukluktan, her şeyin zor oluşundan yoruldun görüyorum. Unutma ki bulduğun en güzel güzellik, tam da bu zamanda gelmişti. Şimdi düşemezsin, yılgın umutlarını diri tut, gelecek o beklediğin günlerin.' diyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ehvenişer
De TodoEhvenişer, birkaç kötüden en az kötü olanı anlamına gelir. Yaşadığımız hayat böyledir. Hep iyisi, daha iyisini isterken buluruz kendimizi. Ancak yaşam en iyisini vermez. Çoğu anlarda iyisini dahi vermez. Elimizde kötünün iyisi, kötünün az daha kötü...